Voluptuously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Voluptuously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Voluptuously Kelimesinin Anlamı:

Voluptuously, aşırı bir zevk, haz, duyum veya duygusallıkla ilgili olarak kullanılan bir sıfattır. Genellikle bedensel haz veya cinsellikle ilgili anlamlarda kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. She danced voluptuously to the music, mesmerizing everyone around her. (O, müziğe karşı zevkini göstermek için şehvetle dans etti ve etrafındaki herkesi büyüledi.)
  2. The models strutted down the runway, their voluptuous figures accentuated by the clothes. (Mankenler pistte yürürken, giysiler tarafından vurgulanan dolgun figürleriyle dikkat çekti.)
  3. The scent of the flowers in the garden was so voluptuous that it made her head spin. (Bahçedeki çiçeklerin kokusu o kadar şehvetliydi ki başı döndü.)
  4. The dessert was so delicious, she savored it voluptuously with each bite. (Tatlı o kadar lezzetliydi ki her ısırıkta şehvetle tadını çıkardı.)
  5. The movie was full of voluptuous scenes that made her blush. (Film, onu utandıran şehvet dolu sahnelerle doluydu.)
  6. Her curves were so voluptuous that she always turned heads when she walked into a room. (Kıvrımları o kadar şehvetliydi ki bir odaya girdiğinde herkesin başını çevirdi.)
  7. The massage therapist rubbed her back voluptuously, easing her tense muscles. (Masör sırtını şehvetle ovdu ve kaslarını rahatlattı.)
  8. The dark chocolate melted in her mouth, its rich flavor sending a voluptuous sensation through her body. (Bitter çikolata ağzında eridi ve yoğun tadı vücudunda şehvetli bir duygu yarattı.)
  9. The singer’s voice was so soulful and voluptuous that it brought tears to her eyes. (Şarkıcının sesi o kadar ruhani ve şehvetliydi ki gözlerinden yaşlar geldi.)
  10. She felt a voluptuous thrill run through her body as his lips touched hers. (Dudaklarına dokunduğunda, bedeninde şehvetli bir heyecan hissetti.)
  11. The silk sheets felt so smooth and voluptuous against her skin. (İpek çarşaflar, cildine karşı o kadar pürüzsüz ve şehvetli hissettirdi.)
  12. The sunset was so beautiful, its colors spreading out voluptuously across the sky. (Günbatımı o kadar güzeldi ki, renkleri gökyüzüne şehvetle yayıldı.)
  13. The wine was so rich and full-bodied, its flavor was almost voluptuous. (Şarap o kadar zengin ve tam gövdeliydi ki tadı neredeyse şehvetliydi.)
  14. The actress wore a voluptuous gown that showed off her curves in all the right places. (Oyuncu, kıvrımlarını doğru yerlerde gö

steren şehvetli bir elbise giydi.)
15. The exotic fruit had a voluptuous aroma that filled the room. (Egzotik meyve, odada yayılan şehvetli bir koku taşıyordu.)

  1. The artist’s paintings were so voluptuous, they seemed to come to life on the canvas. (Sanatçının resimleri o kadar şehvetliydi ki tuvalda canlanmış gibi görünüyordu.)
  2. The tropical rainforest was filled with voluptuous greenery and exotic animals. (Tropikal yağmur ormanı şehvetli yeşillikler ve egzotik hayvanlarla doluydu.)
  3. The fragrance of the jasmine flowers was so voluptuous, it made her feel like she was in a dream. (Yasemin çiçeklerinin kokusu o kadar şehvetliydi ki, hayal gibi hissetti.)
  4. The chocolate-covered strawberries were so decadent and voluptuous, she couldn’t resist eating them all. (Çikolata kaplı çilekler o kadar şatafatlı ve şehvetliydi ki, hepsini yemeden duramadı.)
  5. The couple’s kisses were so voluptuous, they didn’t notice anyone else in the room. (Çiftin öpücükleri o kadar şehvetliydi ki, odadaki başka hiç kimseyi fark etmediler.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.