Upriver İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Upriver Nedir?
Upriver, nehir veya akarsu boyunca yukarı doğru hareket etmek anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- We paddled upriver for hours before making camp. (Saatler boyunca yukarı doğru kürek çektik ve kamp yaptık.)
- The boat struggled to make headway upriver against the strong current. (Tekne, güçlü akıntıya karşı yukarı doğru ilerlemekte zorlandı.)
- The village was located upriver, about ten miles away from the city. (Köy, şehirden yaklaşık on mil uzaklıkta yukarıda yer almaktaydı.)
- The fishermen sailed upriver to catch some trout. (Balıkçılar alabalık avlamak için yukarı doğru yelken açtılar.)
- The pollution in the river was worse upriver. (Nehirdeki kirlilik yukarıda daha kötüydü.)
- We saw a group of kayakers heading upriver. (Bir grup kayıkçıyı yukarı doğru gitmek üzere gördük.)
- The river narrowed upriver, making it more difficult to navigate. (Nehir yukarı doğru daraldı, bu da seyrini daha zor hale getirdi.)
- The upriver region is known for its scenic beauty. (Yukarıdaki bölge, manzarasıyla tanınmaktadır.)
- The ferry took us upriver to a small town. (Feribot bizi yukarı doğru küçük bir kasabaya götürdü.)
- The explorers went upriver to search for new species of plants. (Kaşifler yeni bitki türleri aramak için yukarı doğru gittiler.)
- The rapids upriver were too dangerous to navigate. (Yukarıdaki şiddetli akıntılar seyretmek için çok tehlikeliydi.)
- We had to row upriver to get to the campsite. (Kamp alanına gitmek için yukarı doğru kürek çekmek zorunda kaldık.)
- The upriver area was heavily wooded. (Yukarıdaki bölge yoğun ormanlık alanlardan oluşuyordu.)
- The river widened upriver, revealing a beautiful view. (Nehir yukarı doğru genişledi ve güzel bir manzara ortaya çıktı.)
- The upriver journey was exhausting, but worth it for the scenery. (Yukarı doğru yapılan yolculuk yorucuydu, ancak manzara için değerdi.)
- The water was clearer upriver. (Su yukarı doğru daha berraktı.)
- We saw a family of otters playing upriver. (Bir aile su samuru yukarıda oynarken gördük.)
- The upriver villages were known for their traditional handicrafts. (Yukarıdaki köyler geleneksel el sanatlarıyla tanınıyordu.)
- The bridge upriver had been washed away by the flood. (Yukarıdaki köprü sel suları tarafından yıkılmıştı.)
- The upriver hike was challenging, but we were rewarded with stunning views. (Yukarı doğru yapılan yürüyüş zorlu olsa da, etkileyici manzaralarla ödüllendirildik.)
Türkçe karşılıklar:
- Saatler boyunca yukarı doğru kürek çektik ve kamp yaptık.
- Tekne, güçlü akıntıya karşı yukarı doğru ilerlemekte zorlandı.
- Köy, şehirden yaklaşık on mil uzaklıkta yukarıda yer almaktaydı.
- Balıkçılar alabalık avlamak için yukarı doğru yelken açtılar.
- Nehirdeki kirlilik yukarıda daha kötüydü.
- Bir grup kayıkçıyı yukarı doğru gitmek üzere gördük.
- Nehir yukarı doğru daraldı, bu da seyrini daha zor hale getirdi.
- Yukarıdaki bölge, manzarasıyla tanınmaktadır.
- Feribot bizi yukarı doğru küçük bir kasabaya götürdü.
- Kaşifler yeni bitki türleri aramak için yukarı doğru gittiler.
- Yukarıdaki şiddetli akıntılar seyretmek için çok tehlikeliydi.
- Kamp alanına gitmek için yukarı doğru kürek çekmek zorunda kaldık.
- Yukarıdaki bölge yoğun ormanlık alanlardan oluşuyordu.
- Nehir yukarı doğru genişledi ve güzel bir manzara ortaya çıktı.
- Yukarı doğru yapılan yolculuk yorucuydu, ancak manzara için değerdi.
- Su yukarı doğru daha berraktı.
- Bir aile su samuru yukarıda oynarken gördük.
- Yukarıdaki köyler geleneksel el sanatlarıyla tanınıyordu.
- Yukarıdaki köprü sel suları tarafından yıkılmıştı.
- Yukarı doğru yapılan yürüyüş zorlu olsa da, etkileyici manzaralarla ödüllendirildik.
Hemen Yorum Yaz