Untraveled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Untraveled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Untraveled Nedir?

Untraveled, “seyahat etmemiş” veya “keşfedilmemiş” anlamına gelen bir sıfattır.

Örnek Cümleler:

  1. Untraveled roads always lead to new adventures. (Keşfedilmemiş yollar her zaman yeni maceralara yol açar.)
  2. She had an untraveled look in her eyes, like she had never seen the world before. (Gözlerinde hiçbir zaman dünyayı görmediği gibi bir seyahat etmemiş bakış vardı.)
  3. The untraveled path was overgrown with weeds and brambles. (Keşfedilmemiş yol otlarla ve dikenlerle kaplıydı.)
  4. I’ve always wanted to explore untraveled territories and discover new cultures. (Her zaman keşfedilmemiş bölgeleri keşfetmek ve yeni kültürler keşfetmek istemişimdir.)
  5. She felt like an untraveled book, waiting to be opened and explored. (Açılması ve keşfedilmesi için bekleyen bir keşfedilmemiş kitap gibi hissetti.)
  6. The adventurer set out to explore the untraveled wilderness, armed only with his courage and determination. (Macera sever cesareti ve kararlılığıyla donanarak keşfedilmemiş vahşi doğaya çıktı.)
  7. The city was a maze of untraveled streets and hidden alleys. (Kent, keşfedilmemiş sokaklar ve gizli ara sokaklarla dolu bir labirent gibiydi.)
  8. The untraveled corners of her mind held secrets and mysteries waiting to be unlocked. (Zihninin keşfedilmemiş köşelerinde, çözülmeyi bekleyen sırlar ve gizemler vardı.)
  9. He felt a sense of excitement as he set out to explore the untraveled territories beyond the horizon. (Ufuk ötesindeki keşfedilmemiş bölgeleri keşfetmek için yola çıktığında heyecan duydu.)
  10. The untraveled waters of the river held secrets and dangers
  1. She longed to explore the untraveled lands of the world, to experience their cultures and see their beauty. (Dünyanın keşfedilmemiş topraklarını keşfetmek, kültürlerini deneyimlemek ve güzelliklerini görmek istiyordu.)
  2. The untraveled paths in the forest were a mystery waiting to be solved. (Ormandaki keşfedilmemiş patikalar, çözülmeyi bekleyen bir sırdı.)
  3. The untraveled mountains were a challenge that he couldn’t resist. (Keşfedilmemiş dağlar, dayanamayacağı bir meydan okumaydı.)
  4. They set out on an adventure to explore the untraveled regions of the country, discovering hidden gems along the way. (Ülkenin keşfedilmemiş bölgelerini keşfetmek için bir maceraya çıktılar ve yol boyunca gizli mücevherler keşfettiler.)
  5. The untraveled depths of the ocean were a mystery waiting to be unraveled. (Okyanusun keşfedilmemiş derinlikleri, çözülmeyi bekleyen bir gizemdi.)
  6. He loved to explore untraveled cities, finding hidden gems that most tourists never got to see. (Çoğu turistin görmediği gizli mücevherleri bulan keşfedilmemiş şehirleri keşfetmekten hoşlanırdı.)
  7. The untraveled paths in the park were a peaceful escape from the hustle and bustle of the city. (Parktaki keşfedilmemiş patikalar, şehirdeki telaşlı yaşamdan sakin bir kaçıştı.)
  8. The traveler felt a sense of freedom as he explored the untraveled countryside, breathing in the fresh air and feeling the sun on his face. (Gezgin, keşfedilmemiş kırsal kesimi keşfederken özgürlük hissi duydu, temiz havayı içine çekti ve güneşin yüzüne vurmasını hissetti.)
  9. The untraveled trails in the mountains were a challenge that only the most daring adventurers would attempt

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.