Untraceable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Untraceable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Untraceable (izini sürülemeyen, takip edilemez)

Untraceable is an adjective that describes something that cannot be followed or tracked. Here are 20 example sentences:

  1. The hacker left no trace, making the crime untraceable.
    (1. Hacker iz bırakmadı, suç takip edilemez hale geldi.)

  2. The drug dealer made sure to launder his money so it would be untraceable.
    (2. Uyuşturucu taciri parasını yıkadı ve izi sürülemez hale getirdi.)

  3. The assassin used untraceable poisons to eliminate his targets.
    (3. Suikastçı hedeflerini ortadan kaldırmak için izi sürülemeyen zehirler kullandı.)

  4. The anonymous donation was untraceable, leaving the charity organization unsure of its source.
    (4. Anonim bağış izini sürülemezdi, hayır kurumu kaynağından emin olamadı.)

  5. The spy erased all evidence of his presence, leaving behind an untraceable trail.
    (5. Casus varlığına dair tüm kanıtları silerek izi sürülemeyen bir yol bıraktı.)

  6. The criminal used a disposable phone to make untraceable calls.
    (6. Suçlu izi sürülemeyen telefon kullanarak aramalar yaptı.)

  7. The drug trafficker smuggled untraceable drugs into the country.
    (7. Uyuşturucu kaçakçısı izi sürülemeyen ilaçları ülkeye soktu.)

  8. The encrypted message was untraceable by law enforcement.
    (8. Şifreli mesaj, kanun uygulayıcıları tarafından izi sürülemeyecek şekildeydi.)

  9. The stolen art was sold on the black market, making it untraceable.
    (9. Çalınan sanat eseri siyah piyasada satıldı, izi sürülemeyen hale geldi.)

  10. The hitman left no evidence behind, making his crime untraceable.
    (10. Suikastçı hiçbir kanıt bırakmadı, suçu izi sürülemeyecek hale getirdi.)

  11. The terrorist group used untraceable methods to communicate with each other.
    (11. Terörist grup birbirleriyle iletişim kurmak için izi sürülemeyen yöntemler kullandı.)

  12. The blackmailers demanded an untraceable cryptocurrency as payment.
    (12. Şantajcılar ödeme olarak izi sürülemeyen bir kripto para talep ettiler.)

  13. The spy used an untraceable proxy server to access classified information.
    (13. Casus gizli bilgilere erişmek için izi sürülemeyen bir proxy sunucusu kullandı.)

  14. The counterfeit money was untraceable, fooling even experts.
    (14. Sahte para izi sürülemeyen halde bile uzmanları bile kandırdı.)

  15. The blackmailers threatened to release untraceable compromising photos.
    (15. Şantajcılar izi sürülemey

  1. The smugglers used untraceable routes to transport illegal goods across borders.
    (16. Kaçakçılar sınır ötesinde yasadışı malları taşımak için izi sürülemeyen yollar kullandılar.)

  2. The hacker used an untraceable IP address to remain anonymous online.
    (17. Hacker anonim kalmak için izi sürülemeyen bir IP adresi kullandı.)

  3. The kidnappers demanded an untraceable ransom payment to release their hostage.
    (18. Kaçıranlar rehinelerini serbest bırakmak için izi sürülemeyen bir fidye talep ettiler.)

  4. The drug cartel used untraceable boats to transport drugs across the ocean.
    (19. Uyuşturucu karteli okyanusun karşı tarafına izi sürülemeyen tekneler kullanarak uyuşturucu taşıdı.)

  5. The terrorist attack was carried out using untraceable explosives.
    (20. Terör saldırısı izi sürülemeyen patlayıcılar kullanılarak gerçekleştirildi.)

Overall, the term untraceable is used to describe something that is impossible or difficult to track or follow, often in the context of illegal or clandestine activities.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.