Unselfconscious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unselfconscious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unselfconscious Nedir?

Unselfconscious, Türkçe’de kendinden emin, rahat ve doğal anlamlarına gelir.

  1. She danced unselfconsciously at the party. (Partide kendinden emin bir şekilde dans etti.)
  2. He spoke unselfconsciously in front of the large audience. (Büyük bir kitle önünde kendinden emin bir şekilde konuştu.)
  3. The child played unselfconsciously with his toys. (Çocuk oyuncaklarıyla rahat ve doğal bir şekilde oynadı.)
  4. She sang unselfconsciously at the karaoke bar. (Karaoke barda kendinden emin bir şekilde şarkı söyledi.)
  5. He laughed unselfconsciously at the joke. (Şaka karşısında kendinden emin bir şekilde güldü.)
  6. The model walked unselfconsciously down the runway. (Manken pistte kendinden emin bir şekilde yürüdü.)
  7. She spoke unselfconsciously to the group of strangers. (Yabancı bir grup insanla kendinden emin bir şekilde konuştu.)
  8. He painted unselfconsciously, lost in his creativity. (Yaratıcılığına dalmış bir şekilde kendinden emin bir şekilde resim yaptı.)
  9. The actress delivered her lines unselfconsciously on stage. (Sahneye çıkıp kendinden emin bir şekilde repliklerini söyledi.)
  10. She laughed unselfconsciously at her own mistake. (Kendi hatasına kendinden emin bir şekilde güldü.)
  11. He jogged unselfconsciously through the park. (Parkta kendinden emin bir şekilde koştu.)
  12. The musician played unselfconsciously, lost in the music. (Müzikle kaybolmuş bir şekilde kendinden emin bir şekilde çaldı.)
  13. She ate unselfconsciously, not caring about her messy appearance. (Dağınık görünümünden rahatsız olmadan kendinden emin bir şekilde yemek yedi.)
  14. He walked unselfconsciously with his head held high. (Başı dik bir şekilde kendinden emin bir şekilde yürüdü.)
  15. The writer wrote unselfconsciously, letting the words flow freely. (Kelimelerin serbestçe akmasına izin vererek kendinden emin bir şekilde yazdı.)
  16. She swam unselfconsciously in the pool. (Havuzda kendinden emin bir şekilde yüzdü.)
  17. He played basketball unselfconsciously with his friends. (Arkadaşlarıyla kendinden emin bir şekilde basketbol oynadı.)
  18. The group of friends laughed unselfconsciously at each other’s jokes. (Arkadaş grubu birbirlerinin şakalarına kendinden emin bir şekilde güldü.)
  19. She sang in the choir unselfconsciously, blending her voice with the others. (Koro içinde diğerleriyle uyumlu bir şekilde kendinden emin bir şekilde şarkı söyledi.)
  20. He danced unselfconsciously, moving to the beat of the music. (Müziğin ritmine uyarak kendinden emin bir şekilde dans etti.)
  1. The little girl played unselfconsciously with her imaginary friend. (Küçük kız hayali arkadaşıyla rahat ve doğal bir şekilde oynadı.)
  2. He smiled unselfconsciously at the camera, not worried about how he looked. (Kameraya kendinden emin bir şekilde gülümsedi, nasıl göründüğüne takılmadan.)
  3. The artist painted unselfconsciously, expressing her emotions on the canvas. (Sanatçı tuvale duygularını yansıtarak kendinden emin bir şekilde resim yaptı.)
  4. She walked unselfconsciously in the park, enjoying the fresh air. (Parkta rahat ve doğal bir şekilde yürüyerek temiz havanın keyfini çıkardı.)
  5. He played the piano unselfconsciously, lost in the beauty of the music. (Müziğin güzelliğine kapılarak kendinden emin bir şekilde piyano çaldı.)
  6. The group of friends chatted unselfconsciously over a cup of coffee. (Arkadaşlar bir fincan kahve eşliğinde rahat ve doğal bir şekilde sohbet ettiler.)
  7. She laughed unselfconsciously at the silly joke, enjoying the moment. (Saçma bir şaka karşısında rahat ve doğal bir şekilde güldü, anın tadını çıkardı.)
  8. He played with his dog unselfconsciously, not caring about getting dirty. (Köpeğiyle oynarken temizliğe takılmadan rahat ve doğal bir şekilde vakit geçirdi.)
  9. The singer performed unselfconsciously on stage, pouring her heart into the song. (Şarkısına kalbini koyarak sahnede kendinden emin bir şekilde performans sergiledi.)
  10. She read unselfconsciously, lost in the story. (Hikayeye kapılıp kendinden emin bir şekilde okudu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.