Unpleasantness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unpleasantness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unpleasantness (Hoş olmayan durum/haller)

Unpleasantness, bir kişinin rahatsız edici bir durumla karşı karşıya kalması veya bir şeyin hoş olmayan olmasıdır. İşte bazı örnek cümleler:

1. The unpleasantness of the heat made it impossible to enjoy the beach. (Sıcaklığın hoş olmayan olması, plajın keyfini çıkarmayı imkansız hale getirdi.)
2. The unpleasantness of the situation left him feeling anxious and frustrated. (Durumun hoş olmayan olması, onu kaygılı ve sinirli hissettirdi.)
3. She couldn’t ignore the unpleasantness of the smell emanating from the garbage can. (Çöp kutusundan yayılan kokunun hoş olmayan olması, onun tarafından görmezden gelinemezdi.)
4. The unpleasantness of the experience left a lasting impression on her. (Deneyimin hoş olmayan olması, onda kalıcı bir izlenim bıraktı.)
5. The unpleasantness of the movie made it difficult for him to sit through the entire thing. (Filmin hoş olmayan olması, onun tüm filmi izlemesini zorlaştırdı.)
6. He couldn’t ignore the unpleasantness of the noise coming from the construction site. (İnşaat sahasından gelen sesin hoş olmayan olması, onun tarafından görmezden gelinemezdi.)
7. The unpleasantness of the breakup left him feeling heartbroken and alone. (Ayrılığın hoş olmayan olması, onu kalbi kırık ve yalnız hissettirdi.)
8. The unpleasantness of the taste made her spit out the food immediately. (Tatın hoş olmayan olması, yemeği hemen tükürmesine neden oldu.)
9. The unpleasantness of the weather forced them to cancel their plans. (Hava durumunun hoş olmayan olması, planlarını iptal etmelerine neden oldu.)
10. The unpleasantness of the conversation made her want to leave the room. (Konuşmanın hoş olmayan olması, onu odadan çıkmak istemeye sevk etti.)
11. The unpleasantness of the traffic made him late for his meeting. (Trafiğin hoş olmayan olması, toplantısına geç kalmasına neden oldu.)
12. She couldn’t ignore the unpleasantness of the pain in her back. (Sırtındaki ağrının hoş olmayan olması, onun tarafından görmezden gelinemezdi.)
13. The unpleasantness of the hotel room made them regret their choice. (Otel odasının hoş olmayan olması, tercihlerine pişman olmalarına neden oldu.)
14. The unpleasantness of the news left her in shock. (Haberin hoş olmayan olması, onu şoka soktu.)
15. The unpleasantness of the situation made him feel powerless. (Durumun hoş olmayan olması, onu çaresiz hissettirdi.)
16. The unpleasantness of the argument made her cry. (Tartışmanın hoş olmayan olması, onu ağ

lamak istemiyor musunuz? Eğer devam etmek isterseniz, benim için yeni bir konu belirtebilirsiniz.