Perilous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Perilous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Perilous Nedir?


Perilous, İngilizce bir sıfattır ve tehlikeli, riskli, tehlikeye düşürücü anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:


1. The mountain climber was in a perilous situation as he tried to make his way down the steep slope. (Dağcı, dik yamaçtan aşağı inmeye çalışırken tehlikeli bir durumdaydı.)
2. The hurricane made the sailing conditions perilous for the sailors. (Kasırga, denizciler için tehlikeli bir seyir koşulu oluşturdu.)
3. The soldier’s mission was to navigate through the perilous jungle to reach the enemy camp. (Askerin görevi, düşman kampına ulaşmak için tehlikeli ormanda ilerlemekti.)
4. The tightrope walker walked along the perilous rope with ease, despite the wind. (İp cambazı, rüzgara rağmen tehlikeli ipte kolayca yürüdü.)
5. The construction workers had to be extra cautious while working in the perilous conditions. (İnşaat işçileri, tehlikeli koşullarda çalışırken ekstra dikkatli olmak zorunda kaldılar.)
6. The small boat was no match for the perilous waves of the storm. (Küçük tekne, fırtınanın tehlikeli dalgalarına karşı koyamadı.)
7. The young woman faced a perilous journey as she crossed the desert alone. (Genç kadın, yalnız çölü geçerken tehlikeli bir yolculukla karşı karşıya kaldı.)
8. The reckless driver put the lives of the passengers in perilous danger. (Düşüncesiz sürücü, yolcuların hayatını tehlikeli bir şekilde riske attı.)
9. The hikers faced a perilous climb as they scaled the steep mountain. (Yürüyüşçüler, dik dağı tırmandıkça tehlikeli bir tırmanışla karşı karşıya kaldılar.)
10. The detective found himself in a perilous situation as he chased the criminal through the dark alley. (Dedektif, karanlık sokakta suçluyu takip ederken tehlikeli bir durumda buldu kendini.)
11. The airplane pilot had to make a perilous emergency landing after an engine failure. (Uçak pilotu, bir motor arızası sonrası tehlikeli bir acil iniş yapmak zorunda kaldı.)
12. The hooligans posed a perilous threat to the safety of the city’s residents. (Holiganlar, şehir sakinlerinin güvenliği için tehlikeli bir tehdit oluşturdu.)
13. The hazy weather made driving on the mountain roads a perilous endeavor. (Sisli hava, dağ yollarında araba kullanmayı tehlikeli bir girişim haline getirdi.)
14. The explorer braved the perilous waters of the Arctic Ocean in search of adventure. (Kaşif, macera arayışında tehlikeli Arktik Okyanusu sularına cesurca atıldı.)
15. The

  1. The spies’ mission was to infiltrate the enemy base in the perilous war zone. (Casusların görevi, tehlikeli savaş bölgesinde düşman üssüne sızmaktı.)
  2. The young child was in a perilous situation when she wandered away from her parents in the busy market. (Küçük çocuk, yoğun pazarda ailesinden uzaklaştığında tehlikeli bir durumdaydı.)
  3. The company’s financial situation was in a perilous state, and layoffs were inevitable. (Şirketin mali durumu tehlikeli bir durumdaydı ve işten çıkarmalar kaçınılmazdı.)
  4. The village was in a perilous state as the river flooded and threatened to destroy homes. (Nehir taştığında ve evleri yıkma tehdidiyle karşı karşıya kaldığında köy tehlikeli bir durumdaydı.)
  5. The hiker’s lack of preparation made their climb even more perilous. (Yürüyüşçünün hazırlıksızlığı tırmanışlarını daha da tehlikeli hale getirdi.)
  6. The ship captain navigated through the perilous waters of the storm to safely reach the shore. (Gemi kaptanı, fırtınanın tehlikeli sularında seyrederek güvenli bir şekilde kıyıya ulaştı.)


1. Dağcı, dik yamaçtan aşağı inmeye çalışırken tehlikeli bir durumdaydı.
2. Kasırga, denizciler için tehlikeli bir seyir koşulu oluşturdu.
3. Askerin görevi, düşman kampına ulaşmak için tehlikeli ormanda ilerlemekti.
4. İp cambazı, rüzgara rağmen tehlikeli ipte kolayca yürüdü.
5. İnşaat işçileri, tehlikeli koşullarda çalışırken ekstra dikkatli olmak zorunda kaldılar.
6. Küçük tekne, fırtınanın tehlikeli dalgalarına karşı koyamadı.
7. Genç kadın, yalnız çölü geçerken tehlikeli bir yolculukla karşı karşıya kaldı.
8. Düşüncesiz sürücü, yolcuların hayatını tehlikeli bir şekilde riske attı.
9. Yürüyüşçüler, dik dağı tırmandıkça tehlikeli bir tırmanışla karşı karşıya kaldılar.
10. Dedektif, karanlık sokakta suçluyu takip ederken tehlikeli bir durumda buldu kendini.
11. Uçak pilotu, bir motor arızası sonrası tehlikeli bir acil iniş yapmak zorunda kaldı.
12. Holiganlar, şehir sakinlerinin güvenliği için tehlikeli bir tehdit oluşturdu.
13. Sisli hava, dağ yollarında araba kullanmayı tehlikeli bir girişim haline getirdi.
14. Kaşif, macera ar

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.