Unpardonably İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unpardonably İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unpardonably

Unpardonably kelimesi Türkçede “affedilemez bir şekilde” anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. She behaved unpardonably by cheating on the exam. (Sınavda kopya çekerek affedilemez bir şekilde davrandı.)
  2. It was unpardonably rude of him to leave without saying goodbye. (Veda etmeden ayrılması affedilemez bir şekilde kaba davranıştı.)
  3. He was unpardonably late for the meeting and missed the presentation. (Toplantıya affedilemez bir şekilde geç kaldı ve sunumu kaçırdı.)
  4. The government’s failure to act on climate change is unpardonably irresponsible. (Hükümetin iklim değişikliği konusunda harekete geçmemesi affedilemez bir şekilde sorumsuzdur.)
  5. Her refusal to apologize was unpardonably arrogant. (Özür dilemeyi reddetmesi affedilemez bir şekilde kibirliydi.)
  6. The company’s decision to cut corners on safety measures was unpardonably reckless. (Şirketin güvenlik önlemlerinde köşeleri kesme kararı affedilemez bir şekilde umursamazdı.)
  7. The teacher’s favoritism towards certain students was unpardonably unfair. (Öğretmenin belirli öğrencilere olan taraflılığı affedilemez bir şekilde adil değildi.)
  8. The coach’s verbal abuse of his players was unpardonably cruel. (Antrenörün oyuncularına yönelik sözlü tacizi affedilemez bir şekilde zalimceydi.)
  9. His stubborn refusal to listen to reason was unpardonably foolish. (Mantığa kulak asmama konusundaki inatçı tutumu affedilemez bir şekilde aptalcaydı.)
  10. The politician’s lies were unpardonably deceitful. (Politikacının yalanları affedilemez bir şekilde aldatıcıydı.)
  11. The company’s disregard for environmental regulations was unpardonably negligent. (Şirketin çevre düzenlemelerine olan saygısızlığı affedilemez bir şekilde ihmalkârdı.)
  12. Her neglect of her duties was unpardonably irresponsible. (Görevlerine olan ihmalkârlığı affedilemez bir şekilde sorumsuzdu.)
  13. The driver’s reckless behavior on the road was unpardonably dangerous. (Sürücünün yolda umursamaz davranışı affedilemez bir şekilde tehlikeliydi.)
  14. His refusal to seek help for his addiction was unpardonably selfish. (Bağımlılığı için yardım istemeyi reddetmesi affedilemez bir şekilde bencilceydi.)
  15. The company’s refusal to compensate its employees fairly was unpardonably greedy. (Şirketin çalışanlarını adil şekilde tazmin etmeyi reddetmesi affedilemez bir şekilde açgözlüydü.)
  16. Her lack of empathy towards others was unpardonably cold-hearted. (Başkalarına karşı empati eksikliği affedilemez bir şekilde soğuk kalpliydi.)
  17. The

bank’s negligence in protecting its customers’ data was unpardonably careless. (Bankanın müşterilerinin verilerini korumada gösterdiği ihmalkârlık affedilemez bir şekilde dikkatsizdi.)
18. The company’s discrimination against employees based on their race or gender was unpardonably unjust. (Şirketin ırk veya cinsiyetlerine göre çalışanlarına karşı ayrımcılık yapması affedilemez bir şekilde haksızdı.)

  1. His decision to drive under the influence was unpardonably irresponsible and put lives at risk. (Alkollü araç kullanma kararı affedilemez bir şekilde sorumsuzdu ve hayatları tehlikeye soktu.)
  2. The government’s inaction in response to the pandemic was unpardonably slow and resulted in unnecessary loss of life. (Pandemiye tepki olarak hükümetin harekete geçmemesi affedilemez bir şekilde yavaştı ve gereksiz can kaybına neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.