Unfocused İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Unfocused Nedir?
Unfocused kelimesi, Türkçe’de “odaklanmamış” veya “dağınık” anlamına gelir. Bir kişinin dikkati dağılmış veya bir işe odaklanamamış olduğunda kullanılır.
Örnek Cümleler:
- I’m feeling unfocused today, I can’t seem to concentrate on anything. (Bugün odaklanamıyorum, hiçbir şeye konsantre olamıyorum.)
- She has an unfocused approach to her work, which often results in mistakes. (İşine odaklanmayan bir yaklaşımı var, bu da sıklıkla hatalara neden oluyor.)
- The speaker’s unfocused presentation left the audience confused. (Konuşmacının odaklanmamış sunumu, seyircileri kafası karışık bıraktı.)
- When you’re feeling unfocused, it can be helpful to take a break and clear your mind. (Odaklanamıyorsanız, ara verip zihninizi boşaltmak faydalı olabilir.)
- The unfocused student struggled to complete his assignments on time. (Odaklanamayan öğrenci, ödevlerini zamanında tamamlamakta zorlandı.)
- Her unfocused gaze suggested that her mind was somewhere else. (Odaklanmamış bakışları, zihninin başka bir yerde olduğunu gösteriyordu.)
- The team’s unfocused effort resulted in a disappointing performance. (Takımın odaklanmamış çabaları, hayal kırıklığı yaratan bir performansla sonuçlandı.)
- He has a tendency to become unfocused when he’s under stress. (Stres altında olduğunda odaklanamama eğilimi var.)
- The unfocused picture was a result of the camera’s faulty lens. (Odaklanmamış fotoğraf, kameranın arızalı objektifinden kaynaklanıyordu.)
- Her unfocused speech lacked coherence and structure. (Odaklanmamış konuşması, tutarlılık ve yapı eksikliği gösteriyordu.)
- The team’s unfocused strategy failed to achieve their goals. (Takımın odaklanmamış stratejisi, hedeflerine ulaşamadı.)
- He felt unfocused and disoriented after staying up all night. (Bütün gece uyanık kaldıktan sonra, odaklanamadığını ve yönsüz hissettiğini hissetti.)
- The unfocused athlete struggled to improve his performance. (Odaklanamayan sporcu, performansını geliştirmekte zorlandı.)
- The unfocused discussion didn’t produce any useful solutions. (Odaklanmamış tartışma, herhangi bir yararlı çözüm üretmedi.)
- She found it hard to focus on her work due to unfocused thoughts. (Odaklanmamış düşünceler nedeniyle işine odaklanmakta zorlandı.)
- The unfocused design lacked clarity and purpose. (Odaklanmamış tasarım, açıklık ve amaç eksikliği
- His unfocused gaze indicated that he wasn’t really listening to the conversation. (Odaklanmamış bakışları, konuşmaya gerçekten kulak vermediğini gösteriyordu.)
- The unfocused teacher struggled to keep her students engaged. (Odaklanamayan öğretmen, öğrencilerini ilgili tutmakta zorlandı.)
- She realized that her unfocused approach to studying was hindering her academic progress. (Ders çalışmaya odaklanmadaki yaklaşımının, akademik ilerlemesini engellediğini fark etti.)
- The unfocused conversation kept going off on tangents, making it difficult to reach a conclusion. (Odaklanmamış konuşma, sapmalar yaşayarak sonuca ulaşmayı zorlaştırdı.)
Hemen Yorum Yaz