Unfocused İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unfocused İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unfocused Nedir?


Unfocused kelimesi, Türkçe’de “odaklanmamış” veya “dağınık” anlamına gelir. Bir kişinin dikkati dağılmış veya bir işe odaklanamamış olduğunda kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. I’m feeling unfocused today, I can’t seem to concentrate on anything. (Bugün odaklanamıyorum, hiçbir şeye konsantre olamıyorum.)
  2. She has an unfocused approach to her work, which often results in mistakes. (İşine odaklanmayan bir yaklaşımı var, bu da sıklıkla hatalara neden oluyor.)
  3. The speaker’s unfocused presentation left the audience confused. (Konuşmacının odaklanmamış sunumu, seyircileri kafası karışık bıraktı.)
  4. When you’re feeling unfocused, it can be helpful to take a break and clear your mind. (Odaklanamıyorsanız, ara verip zihninizi boşaltmak faydalı olabilir.)
  5. The unfocused student struggled to complete his assignments on time. (Odaklanamayan öğrenci, ödevlerini zamanında tamamlamakta zorlandı.)
  6. Her unfocused gaze suggested that her mind was somewhere else. (Odaklanmamış bakışları, zihninin başka bir yerde olduğunu gösteriyordu.)
  7. The team’s unfocused effort resulted in a disappointing performance. (Takımın odaklanmamış çabaları, hayal kırıklığı yaratan bir performansla sonuçlandı.)
  8. He has a tendency to become unfocused when he’s under stress. (Stres altında olduğunda odaklanamama eğilimi var.)
  9. The unfocused picture was a result of the camera’s faulty lens. (Odaklanmamış fotoğraf, kameranın arızalı objektifinden kaynaklanıyordu.)
  10. Her unfocused speech lacked coherence and structure. (Odaklanmamış konuşması, tutarlılık ve yapı eksikliği gösteriyordu.)
  11. The team’s unfocused strategy failed to achieve their goals. (Takımın odaklanmamış stratejisi, hedeflerine ulaşamadı.)
  12. He felt unfocused and disoriented after staying up all night. (Bütün gece uyanık kaldıktan sonra, odaklanamadığını ve yönsüz hissettiğini hissetti.)
  13. The unfocused athlete struggled to improve his performance. (Odaklanamayan sporcu, performansını geliştirmekte zorlandı.)
  14. The unfocused discussion didn’t produce any useful solutions. (Odaklanmamış tartışma, herhangi bir yararlı çözüm üretmedi.)
  15. She found it hard to focus on her work due to unfocused thoughts. (Odaklanmamış düşünceler nedeniyle işine odaklanmakta zorlandı.)
  16. The unfocused design lacked clarity and purpose. (Odaklanmamış tasarım, açıklık ve amaç eksikliği
  1. His unfocused gaze indicated that he wasn’t really listening to the conversation. (Odaklanmamış bakışları, konuşmaya gerçekten kulak vermediğini gösteriyordu.)
  2. The unfocused teacher struggled to keep her students engaged. (Odaklanamayan öğretmen, öğrencilerini ilgili tutmakta zorlandı.)
  3. She realized that her unfocused approach to studying was hindering her academic progress. (Ders çalışmaya odaklanmadaki yaklaşımının, akademik ilerlemesini engellediğini fark etti.)
  4. The unfocused conversation kept going off on tangents, making it difficult to reach a conclusion. (Odaklanmamış konuşma, sapmalar yaşayarak sonuca ulaşmayı zorlaştırdı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.