Unfair İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unfair İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Unfair

Unfair, haksız, adaletsiz veya eşitsiz anlamına gelir. Bir şey veya durumun, bir kişiye karşı adil olmayan veya uygun olmayan bir şekilde davranması veya sonuçlanması anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. It’s unfair that she got the job just because she knows the boss. (Onun patronu tanıdığı için işi alması adaletsiz.)
  2. Life is sometimes unfair, but we have to deal with it. (Hayat bazen adaletsiz olabilir ama bununla başa çıkmalıyız.)
  3. It’s unfair that only one team gets to go to the playoffs. (Sadece bir takımın play-off’lara gitmesi adaletsizdir.)
  4. It’s unfair to blame him for something he didn’t do. (Yapmadığı bir şeyden dolayı onu suçlamak haksızdır.)
  5. She felt that the punishment she received was unfair. (Aldığı cezanın adil olmadığını düşündü.)
  6. The teacher was accused of being unfair to certain students. (Öğretmen, belirli öğrencilere karşı adil olmamakla suçlandı.)
  7. The judge ruled that the trial was unfair due to lack of evidence. (Yargıç, delil eksikliği nedeniyle duruşmanın adaletsiz olduğuna karar verdi.)
  8. It’s unfair to assume that all teenagers are irresponsible. (Tüm gençlerin sorumsuz olduğunu varsaymak haksızdır.)
  9. The competition was deemed unfair because one participant had an unfair advantage. (Yarışma, bir katılımcının haksız bir avantaja sahip olması nedeniyle adaletsiz olarak kabul edildi.)
  10. It’s unfair that some people have access to better healthcare than others. (Bazı insanların diğerlerinden daha iyi sağlık hizmetlerine erişebilmesi adaletsizdir.)
  11. The decision to cut funding for public schools was viewed as unfair by many. (Kamu okullarına finansman kesintisi yapma kararı, birçok kişi tarafından adaletsiz olarak görüldü.)
  12. It’s unfair that he always gets to choose where we eat. (Her zaman nerede yemek yiyeceğimize karar verme hakkının onda olması adil değil.)
  13. The referee’s call was seen as unfair by the losing team. (Hakemin kararı, kaybeden takım tarafından adil olmayan şekilde görüldü.)
  14. It’s unfair that some people are born into wealth while others struggle to make ends meet. (Bazı insanların zenginlik içinde doğarken diğerleri geçimlerini sağlamak için mücadele etmeleri adaletsizdir.)
  15. The distribution of resources was criticized as unfair by minority groups. (Kaynakların dağıtımı, azınlık grupları tarafından adaletsiz olarak eleştirildi.)
  16. It’s unfair to expect her to work overtime without compensation. (Tazminatsız fazla mesai yapmasını beklemek haksızdır.)
  17. The hiring process was seen as unfair because of the interviewer’s bias. (
  1. The hiring process was seen as unfair because of the interviewer’s bias. (Mülakatçının önyargısı nedeniyle işe alma süreci adil olmayan şekilde görüldü.)
  2. It’s unfair to expect students to pay for expensive textbooks. (Öğrencilerden pahalı ders kitapları için para ödemelerini beklemek haksızdır.)
  3. The distribution of opportunities was seen as unfair by those who were left out. (Fırsatların dağıtımı, dışlananlar tarafından adaletsiz olarak görüldü.)
  4. It’s unfair to penalize an entire group for the actions of a few individuals. (Birkaç kişinin eylemleri için tüm bir gruba ceza vermek haksızdır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.