Undersupplied İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Undersupplied İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Undersupplied (Türkçe: Yetersiz)

Undersupplied kelimesi, bir şeyin ihtiyacından daha az olması veya yeterli miktar veya kalitede olmaması anlamına gelir. Aşağıda, undersupplied kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle yer almaktadır:

1. The hospital was undersupplied with personal protective equipment during the pandemic. (Pandemi sırasında hastane kişisel koruyucu ekipmanlarla yetersizdi.)
2. The region has been undersupplied with electricity for years. (Bölge yıllardır elektrikle yetersiz kalmıştır.)
3. The undersupplied market caused the price of the product to rise. (Yetersiz bir piyasa, ürünün fiyatının yükselmesine neden oldu.)
4. The undersupplied school lacked basic resources like textbooks and computers. (Yetersiz bir okul, ders kitapları ve bilgisayarlar gibi temel kaynaklardan yoksundu.)
5. The undersupplied store couldn’t keep up with the demand for toilet paper during the pandemic. (Pandemi sırasında yetersiz bir mağaza, tuvalet kağıdı talebiyle başa çıkamadı.)
6. The undersupplied restaurant had to turn customers away because they ran out of food. (Yetersiz bir restoran, yiyecekleri tükendiği için müşterileri geri çevirmek zorunda kaldı.)
7. The undersupplied construction site delayed the completion of the project. (Yetersiz bir inşaat alanı, projenin tamamlanmasını geciktirdi.)
8. The undersupplied village lacked clean water and adequate medical care. (Yetersiz bir köy, temiz su ve yeterli tıbbi bakımdan yoksundu.)
9. The undersupplied warehouse had trouble fulfilling orders on time. (Yetersiz bir depo, zamanında siparişleri yerine getirmede sorun yaşadı.)
10. The undersupplied factory couldn’t produce enough goods to meet the demand. (Yetersiz bir fabrika, talebi karşılamak için yeterli miktarda mal üretemedi.)
11. The undersupplied team struggled to compete with their well-equipped opponents. (Yetersiz bir takım, iyi donanımlı rakipleriyle mücadele etmekte zorlandı.)
12. The undersupplied library had limited hours and outdated resources. (Yetersiz bir kütüphane, sınırlı saatlerde ve güncelliğini yitirmiş kaynaklarla hizmet veriyordu.)
13. The undersupplied hospital had to transfer patients to other facilities. (Yetersiz bir hastane, hastaları diğer tesislere transfer etmek zorunda kaldı.)
14. The undersupplied city lacked adequate public transportation options. (Yetersiz bir şehir, yeterli toplu taşıma seçeneklerinden yoksundu.)
15. The undersupplied fire department struggled to contain the wildfire. (Yeters

iz bir itfaiye teşkilatı, orman yangınını kontrol altına almada zorlandı.)
16. The undersupplied police force had difficulty responding to emergencies. (Yetersiz bir polis gücü, acil durumlara müdahalede zorluk yaşadı.)

17. The undersupplied airline had to cancel flights due to a lack of aircraft. (Yetersiz bir havayolu, uçak eksikliği nedeniyle uçuşları iptal etmek zorunda kaldı.)
18. The undersupplied community center had limited resources for youth programs. (Yetersiz bir topluluk merkezi, gençlik programları için sınırlı kaynaklara sahipti.)
19. The undersupplied farm struggled to produce enough crops due to drought. (Yetersiz bir çiftlik, kuraklık nedeniyle yeterli miktarda ürün üretmekte zorlandı.)
20. The undersupplied daycare center had to turn away children due to lack of space. (Yetersiz bir kreş, yer sıkıntısı nedeniyle çocukları geri çevirmek zorunda kaldı.)