Troublemaker İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Troublemaker
Troublemaker, Türkçe anlamıyla “sorun çıkaran kişi” veya “baş belası” anlamına gelir. Aşağıda, bu kelimeyi kullanarak 20 örnek cümle bulunmaktadır:
- The new employee is a real troublemaker in the office. (Yeni çalışan ofiste gerçek bir baş belası.)
- My little brother is always causing trouble, he’s a real troublemaker. (Küçük kardeşim her zaman sorun çıkarıyor, gerçek bir baş belası.)
- That student is a troublemaker, he always disrupts the class. (O öğrenci bir sorun çıkarıcı, her zaman sınıfı engelliyor.)
- Don’t invite him to the party, he’s a troublemaker and will ruin everything. (Partiye onu çağırmayın, o bir baş belası ve her şeyi mahvedecek.)
- The coach benched the troublemaker for his bad behavior. (Antrenör, kötü davranışları nedeniyle sorun çıkaran oyuncuyu yedek kulübesinde bıraktı.)
- The troublemaker in the group caused a lot of tension among the members. (Grubun sorun çıkarıcısı, üyeler arasında birçok gerilim yarattı.)
- The company fired the troublemaker for his constant conflicts with his colleagues. (Şirket, meslektaşlarıyla sürekli çatışmalar yaşayan sorun çıkarıcıyı işten çıkardı.)
- The school principal had a meeting with the parents of the troublemaker to discuss his behavior. (Okul müdürü, davranışını tartışmak için sorun çıkarıcının velileriyle bir toplantı yaptı.)
- The police arrested the troublemaker for causing a disturbance in the street. (Polis, sokağa rahatsızlık vermekten sorun çıkarıcıyı tutukladı.)
- The troublemaker was expelled from school for his violent behavior. (Sorun çıkarıcı, şiddetli davranışları nedeniyle okuldan atıldı.)
- The team captain warned the troublemaker to behave properly during the game. (Takım kaptanı, sorun çıkarıcının oyun sırasında düzgün davranması konusunda uyardı.)
- The troublemaker always has an excuse for his bad behavior. (Sorun çıkarıcının kötü davranışları için her zaman bir bahanesi vardır.)
- The manager had to fire the troublemaker because he was disrupting the work environment. (Yönetici, iş ortamını engellediği için sorun çıkarıcıyı işten çıkarmak zorunda kaldı.)
- The troublemaker didn’t listen to his parents and got into trouble. (Sorun çıkarıcı, ebeveynlerini dinlemedi ve başı belaya girdi.)
- The teacher had to separate the troublemaker from his classmates to prevent further disruptions. (Öğretmen, daha fazla engelleme önlemek için sorun çıkarıcıyı sınıf arkadaşlarından ay
- The troublemaker’s behavior was affecting the morale of the entire team. (Sorun çıkarıcının davranışı, tüm takımın moralini etkiliyordu.)
- The troublemaker was banned from the school premises for his disruptive behavior. (Sorun çıkarıcı, engelleme davranışı nedeniyle okul alanından uzaklaştırıldı.)
- The troublemaker’s actions resulted in a loss of business for the company. (Sorun çıkarıcının eylemleri, şirket için iş kaybına neden oldu.)
- The neighbors complained to the landlord about the troublemaker’s loud parties. (Komşular, sorun çıkarıcının gürültülü partileri hakkında ev sahibine şikayette bulundu.)
- The troublemaker apologized for his behavior and promised to do better in the future. (Sorun çıkarıcı, davranışı için özür diledi ve gelecekte daha iyi yapacağına söz verdi.)
Hemen Yorum Yaz