Troubled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Troubled
Troubled kelimesinin Türkçe anlamı: sıkıntılı, endişeli, sorunlu
Örnek cümleler:
- She looked troubled when I told her the news. (Ona haberi verdiğimde endişeli görünüyordu.)
- The company is in troubled waters financially. (Şirket finansal açıdan sorunlu sularda.)
- He had a troubled childhood and still bears the scars. (Sıkıntılı bir çocukluğu vardı ve hala izleri var.)
- The troubled teenager sought solace in drugs. (Sıkıntılı genç, uyuşturucuda teselli aradı.)
- The troubled economy is causing a lot of anxiety for people. (Sıkıntılı ekonomi, insanlar için birçok kaygıya neden oluyor.)
- The troubled student was given extra help by his teacher. (Sıkıntılı öğrenci öğretmeni tarafından ekstra yardım aldı.)
- The troubled relationship between the two countries is causing concern. (İki ülke arasındaki sıkıntılı ilişki endişe yaratıyor.)
- She had a troubled expression on her face. (Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı.)
- The troubled actor turned to drugs to cope with his problems. (Sıkıntılı aktör, sorunlarıyla başa çıkmak için uyuşturucuya başvurdu.)
- The troubled family sought counseling to help them work through their issues. (Sıkıntılı aile, sorunlarını çözmelerine yardımcı olacak danışmanlık aradı.)
- The troubled employee was given a warning about his behavior. (Sıkıntılı çalışan, davranışlarıyla ilgili bir uyarı aldı.)
- The troubled neighborhood was known for its high crime rate. (Sıkıntılı mahalle, yüksek suç oranıyla tanınıyordu.)
- The troubled veteran suffered from PTSD. (Sıkıntılı gazinin PTSD’den muzdaripti.)
- The troubled child refused to speak to anyone. (Sıkıntılı çocuk, kimseye konuşmayı reddetti.)
- The troubled waters made it difficult for the rescue team to reach the stranded boat. (Sıkıntılı sular, mahsur kalan tekneye ulaşmayı zorlaştırdı.)
- The troubled musician’s lyrics were full of pain and sorrow. (Sıkıntılı müzisyenin sözleri acı ve keder doluydu.)
- The troubled young woman was homeless and alone. (Sıkıntılı genç kadın evsiz ve yalnızdı.)
- The troubled athlete was suspended from the team for his behavior. (Sıkıntılı sporcu, davranışları nedeniyle takımdan uzaklaştırıldı.)
- The troubled city was plagued by poverty and crime. (Sıkıntılı şehir, yoksulluk ve suçla mücadele ediyordu.)
- The troubled artist’s paintings were a reflection of his inner turmoil. (Sıkıntılı sanatçının resimleri, iç dü
nyasındaki çalkantıyı yansıtıyordu.)
İngilizce cümleleri mavi ve kalın olarak belirttim ve Türkçe karşılıklarını normal yazı stilinde yazdım.
Hemen Yorum Yaz