Murmur İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Murmur İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Murmur

Murmur, hafif bir ses çıkararak konuşma ya da şarkı söyleme anlamına gelir.

1. The murmur of the river could be heard from a distance. (Nehirin hafif sesi uzaktan duyulabiliyordu.)
2. She spoke in a murmur, so as not to disturb the sleeping baby. (Uyuyan bebeği rahatsız etmemek için hafifçe mırıldandı.)
3. The murmur of the wind through the trees was soothing. (Rüzgarın ağaçların arasından geçen hafif sesi yatıştırıcıydı.)
4. The crowd’s murmur grew louder as the concert began. (Konser başladıkça kalabalığın mırıltısı daha da yükseldi.)
5. He heard a murmur of voices coming from the other room. (Diğer odadan gelen hafif sesleri duydu.)
6. The murmur of the audience was a constant background noise during the play. (Oyun sırasında seyircilerin hafif sesi sürekli bir arka plan sesi oldu.)
7. She could hear the murmur of the sea in the distance. (Uzakta denizin hafif sesini duyabiliyordu.)
8. The murmur of the leaves in the wind created a peaceful atmosphere. (Rüzgarda yaprakların hafif sesi huzurlu bir atmosfer yarattı.)
9. The doctor listened to the patient’s chest for any murmurs. (Doktor hastanın göğsünü mırıltılar için dinledi.)
10. There was a murmur of excitement in the air as the festival approached. (Festival yaklaştıkça havada heyecanlı bir mırıltı vardı.)
11. She spoke in a low murmur, afraid of waking up the dog. (Köpeği uyandırmaktan korktuğu için alçak bir mırıltıyla konuştu.)
12. The murmur of the audience turned into applause as the performance ended. (Gösteri bittiğinde seyircilerin mırıltısı alkışa dönüştü.)
13. The murmur of the stream was a soothing background noise as they hiked. (Yürüyüş yaparken dere’nin hafif sesi yatıştırıcı bir arka plan sesiydi.)
14. He could hear the murmur of the city even from his bedroom. (Hatta yatak odasından bile şehrin hafif sesini duyabiliyordu.)
15. She spoke in a murmur, trying to keep her emotions in check. (Duygularını kontrol altında tutmaya çalışarak hafifçe mırıldandı.)
16. The murmur of the students in the classroom was distracting. (Sınıftaki öğrencilerin hafif sesi dikkat dağıtıcıydı.)
17. The murmur of the crowd was deafening as the team won the championship. (Takım şampiyon olduğunda kalabalığın mırıltısı sağır ediciydi.)
18. He listened carefully, but he could not hear any murmurs in the patient’s heart. (D

18. He listened carefully, but he could not hear any murmurs in the patient’s heart. (Hasta kalbinde herhangi bir mırıltı duyamadı, dikkatle dinledi.)
19. The murmur of the engine was music to his ears as he drove down the open road. (Açık yolda sürerken motorun hafif sesi kulaklarına müzik gibi geldi.)
20. She could hear the murmur of the leaves rustling in the wind as she sat under the tree. (Ağacın altında otururken rüzgarda hışıltıyla hareket eden yaprakların hafif sesini duyabiliyordu.)

Overall, the word “murmur” is commonly used to describe a soft, quiet sound, whether it is the sound of nature, a person’s voice, or a crowd. It can also refer to a specific type of sound heard in the body, such as a heart murmur.