Towards İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Towards İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Towards

Towards, “bir şeyin veya kişinin yönüne doğru” anlamına gelen bir ön edattır.

Örnek cümleler:

  1. I walked towards the park. (Parka doğru yürüdüm.)
  2. He ran towards the finish line. (O, bitiş çizgisine doğru koştu.)
  3. The sun was setting towards the west. (Güneş batıya doğru alçalıyordu.)
  4. She leaned towards me and whispered in my ear. (Bana doğru eğildi ve kulağıma fısıldadı.)
  5. The company is moving towards a more sustainable future. (Şirket daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerliyor.)
  6. The dog barked towards the strangers. (Köpek yabancılara doğru havladı.)
  7. The train is heading towards the station. (Tren istasyona doğru ilerliyor.)
  8. She turned towards me and smiled. (Bana doğru döndü ve gülümsedi.)
  9. The company is working towards a better customer experience. (Şirket daha iyi bir müşteri deneyimi için çalışıyor.)
  10. The boat sailed towards the horizon. (Tekne ufka doğru yelken açtı.)
  11. He pointed towards the mountain and said, “That’s where we’re going.” (Dağa doğru işaret ederek, “Oraya gidiyoruz” dedi.)
  12. She walked towards the door and opened it. (Kapıya doğru yürüdü ve açtı.)
  13. The company is moving towards a more digital approach. (Şirket daha dijital bir yaklaşıma doğru ilerliyor.)
  14. The bird flew towards the trees. (Kuş ağaçlara doğru uçtu.)
  15. She gestured towards the empty seat and said, “You can sit there.” (Boş sandalyeye doğru işaret etti ve “Orada oturabilirsiniz” dedi.)
  16. The car drove towards the city center. (Araba şehir merkezine doğru gitti.)
  17. The arrow pointed towards the target. (Ok hedefe doğru işaret etti.)
  18. He looked towards the sky and saw a shooting star. (Gökyüzüne doğru baktı ve bir yıldız kaydığını gördü.)
  19. The company is working towards reducing its carbon footprint. (Şirket karbon ayak izini azaltmaya doğru çalışıyor.)
  20. She walked towards the stage and began to sing. (Sahneye doğru yürüdü ve şarkı söylemeye başladı.)

Continuously

Continuously, “sürekli olarak, aralıksız” anlamına gelen bir zarftır.

Örnek cümleler:

  1. The machine runs continuously throughout the day. (Makine gün boyunca sürekli çalışır.)
  2. The rain had been falling continuously for three days. (Yağmur üç gün boyunca aralıksız yağdı.)
  3. The band played continuously for two hours. (Grup iki saat boyunca aralıksız çaldı.)
  4. She was talking continuously for an hour without taking a breath. (Nefes almadan bir saat boyunca sürekli konuşuyordu.)
  5. The alarm beeped continuously until I turned it off. (Alarm kapatana kadar aralıksız çınladı.)
  6. The movie kept me interested continuously from beginning to end. (Film beni başından sonuna kadar aralıksız ilgilendirdi.)
  7. The traffic noise outside my window is continuously distracting me. (Pencere dışındaki trafik gürültüsü sürekli beni rahatsız ediyor.)
  8. The wind blew continuously, making it difficult to walk. (Rüzgar aralıksız esiyordu, yürümeyi zorlaştırıyordu.)
  9. The teacher spoke continuously for the entire class period. (Öğretmen tüm ders boyunca aralıksız konuştu.)
  10. The baby cried continuously, keeping us up all night. (Bebek aralıksız ağladı, bizi tüm gece uykusuz bıraktı.)
  11. The water flowed continuously from the faucet. (Su musluktan sürekli akıyordu.)
  12. The construction noise from the site next door was continuously loud. (Bitişiğimizdeki inşaat gürültüsü sürekli yüksekti.)
  13. The dog barked continuously until we let him inside. (Köpek içeriye alana kadar sürekli havladı.)
  14. The athlete ran continuously for 10 miles without stopping. (Sporcu 10 mil boyunca durmadan koştu.)
  15. The phone rang continuously until I answered it. (Telefon çalana kadar aralıksız çaldı.)
  16. The clock ticked continuously, reminding me of how slowly time was passing. (Saat aralıksız tik tak sesi çıkarıyordu, zamanın ne kadar yavaş aktığını hatırlatıyordu.)
  17. The fire burned continuously until the wood ran out. (Ateş, odun bitene kadar sürekli yanıyordu.)
  18. The music played continuously in the background, creating a relaxed atmosphere. (Müzik arka planda sürekli çalıyordu, rahat bir atmosfer yaratıyordu.)
  19. The athlete trained continuously for months to prepare for the competition. (Sporcu, yarışmaya hazırlanmak için aylar boyunca sürekli antrenman yaptı.)
  20. The printer printed continuously until the paper tray was empty. (Yazıcı kağıt tepsisi boşalana kadar sürekli yazdırdı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.