Towards İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Towards
Towards, “bir şeyin veya kişinin yönüne doğru” anlamına gelen bir ön edattır.
Örnek cümleler:
- I walked towards the park. (Parka doğru yürüdüm.)
- He ran towards the finish line. (O, bitiş çizgisine doğru koştu.)
- The sun was setting towards the west. (Güneş batıya doğru alçalıyordu.)
- She leaned towards me and whispered in my ear. (Bana doğru eğildi ve kulağıma fısıldadı.)
- The company is moving towards a more sustainable future. (Şirket daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerliyor.)
- The dog barked towards the strangers. (Köpek yabancılara doğru havladı.)
- The train is heading towards the station. (Tren istasyona doğru ilerliyor.)
- She turned towards me and smiled. (Bana doğru döndü ve gülümsedi.)
- The company is working towards a better customer experience. (Şirket daha iyi bir müşteri deneyimi için çalışıyor.)
- The boat sailed towards the horizon. (Tekne ufka doğru yelken açtı.)
- He pointed towards the mountain and said, “That’s where we’re going.” (Dağa doğru işaret ederek, “Oraya gidiyoruz” dedi.)
- She walked towards the door and opened it. (Kapıya doğru yürüdü ve açtı.)
- The company is moving towards a more digital approach. (Şirket daha dijital bir yaklaşıma doğru ilerliyor.)
- The bird flew towards the trees. (Kuş ağaçlara doğru uçtu.)
- She gestured towards the empty seat and said, “You can sit there.” (Boş sandalyeye doğru işaret etti ve “Orada oturabilirsiniz” dedi.)
- The car drove towards the city center. (Araba şehir merkezine doğru gitti.)
- The arrow pointed towards the target. (Ok hedefe doğru işaret etti.)
- He looked towards the sky and saw a shooting star. (Gökyüzüne doğru baktı ve bir yıldız kaydığını gördü.)
- The company is working towards reducing its carbon footprint. (Şirket karbon ayak izini azaltmaya doğru çalışıyor.)
- She walked towards the stage and began to sing. (Sahneye doğru yürüdü ve şarkı söylemeye başladı.)
Continuously
Continuously, “sürekli olarak, aralıksız” anlamına gelen bir zarftır.
Örnek cümleler:
- The machine runs continuously throughout the day. (Makine gün boyunca sürekli çalışır.)
- The rain had been falling continuously for three days. (Yağmur üç gün boyunca aralıksız yağdı.)
- The band played continuously for two hours. (Grup iki saat boyunca aralıksız çaldı.)
- She was talking continuously for an hour without taking a breath. (Nefes almadan bir saat boyunca sürekli konuşuyordu.)
- The alarm beeped continuously until I turned it off. (Alarm kapatana kadar aralıksız çınladı.)
- The movie kept me interested continuously from beginning to end. (Film beni başından sonuna kadar aralıksız ilgilendirdi.)
- The traffic noise outside my window is continuously distracting me. (Pencere dışındaki trafik gürültüsü sürekli beni rahatsız ediyor.)
- The wind blew continuously, making it difficult to walk. (Rüzgar aralıksız esiyordu, yürümeyi zorlaştırıyordu.)
- The teacher spoke continuously for the entire class period. (Öğretmen tüm ders boyunca aralıksız konuştu.)
- The baby cried continuously, keeping us up all night. (Bebek aralıksız ağladı, bizi tüm gece uykusuz bıraktı.)
- The water flowed continuously from the faucet. (Su musluktan sürekli akıyordu.)
- The construction noise from the site next door was continuously loud. (Bitişiğimizdeki inşaat gürültüsü sürekli yüksekti.)
- The dog barked continuously until we let him inside. (Köpek içeriye alana kadar sürekli havladı.)
- The athlete ran continuously for 10 miles without stopping. (Sporcu 10 mil boyunca durmadan koştu.)
- The phone rang continuously until I answered it. (Telefon çalana kadar aralıksız çaldı.)
- The clock ticked continuously, reminding me of how slowly time was passing. (Saat aralıksız tik tak sesi çıkarıyordu, zamanın ne kadar yavaş aktığını hatırlatıyordu.)
- The fire burned continuously until the wood ran out. (Ateş, odun bitene kadar sürekli yanıyordu.)
- The music played continuously in the background, creating a relaxed atmosphere. (Müzik arka planda sürekli çalıyordu, rahat bir atmosfer yaratıyordu.)
- The athlete trained continuously for months to prepare for the competition. (Sporcu, yarışmaya hazırlanmak için aylar boyunca sürekli antrenman yaptı.)
- The printer printed continuously until the paper tray was empty. (Yazıcı kağıt tepsisi boşalana kadar sürekli yazdırdı.)
Hemen Yorum Yaz