Tie İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tie İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tie

Tie kelimesi İngilizce’de “kravat” veya “bağlamak” anlamlarına gelmektedir.

  1. He wore a red tie to match his suit. (O, takım elbisesiyle uyumlu kırmızı bir kravat taktı.)
  2. I need to tie my shoes before we go for a walk. (Yürüyüşe çıkmadan önce ayakkabılarımı bağlamam gerekiyor.)
  3. She used a ribbon to tie her hair back. (Saçlarını geriye bağlamak için bir kurdele kullandı.)
  4. The two teams were tied after the first half of the game. (İki takım da maçın ilk yarısından sonra berabere kaldı.)
  5. He asked me to tie the rope to the tree. (Bana ipi ağaca bağlamamı söyledi.)
  6. The score was tied 2-2 in the last minute of the game. (Maçın son dakikasında skor 2-2’ye eşitlendi.)
  7. She couldn’t tie her shoelaces because her hands were full. (Elleri dolu olduğu için ayakkabı bağcıklarını bağlayamadı.)
  8. The two companies decided to tie up their resources to launch a new product. (İki şirket kaynaklarını birleştirerek yeni bir ürün piyasaya sürmeye karar verdiler.)
  9. He used a tie clip to keep his tie in place. (Kravatını yerinde tutmak için bir kravat klipsi kullandı.)
  10. The baby’s shoes were tied together to prevent them from getting lost. (Bebek ayakkabıları kaybolmasın diye birbirine bağlandı.)
  11. The two pieces of fabric were tied together with a knot. (İki kumaş parçası düğümle birbirine bağlandı.)
  12. He tied the package with a string. (Paketi bir ip ile bağladı.)
  13. The football game ended in a tie. (Futbol maçı berabere bitti.)
  14. She always wears a tie to work. (İşe kravat takar.)
  15. The two dogs were tied to a post while their owners went into the store. (İki köpek sahipleri

mağazaya girerken bir direğe bağlandılar.)
16. He had to tie his hair back to work in the kitchen. (Mutfakta çalışmak için saçlarını geriye bağlaması gerekiyordu.)

  1. The two teams tied in the final match of the season. (Sezonun final maçında iki takım berabere kaldı.)
  2. She tied the ribbon into a bow. (Kurdeleyi bir fiyonk haline getirdi.)
  3. He forgot to tie his shoelaces and tripped on the stairs. (Ayakkabı bağcıklarını bağlamayı unuttu ve merdivenlerde takıldı.)
  4. The company’s success was tied to the CEO’s leadership. (Şirketin başarısı CEO’nun liderliğine bağlıydı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.