Throb İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Throb
Throb kelimesi “düzenli atış” anlamına gelir. Bir şeyin düzenli olarak atması veya çarpması durumunu ifade eder.
- My head is throbbing with pain.
(Başım ağrıdan düzenli olarak çarpıyor.) - The music had a steady throb.
(Müzikte düzenli bir ritm vardı.) - Her heart began to throb with excitement.
(Heyecanla kalbi atmaya başladı.) - The throbbing of the engine was deafening.
(Motorun düzenli çarpma sesi sağır ediciydi.) - The throbbing pain in my foot was unbearable.
(Ayağımdaki düzenli ağrı dayanılmazdı.) - The throbbing beat of the drum filled the room.
(Davulun düzenli ritmi odanın tamamını kapladı.) - The throbbing sound of the waves was relaxing.
(Dalgaların düzenli sesi rahatlatıcıydı.) - I could feel the throbbing in my temples.
(Şakaklarımda düzenli çarpma hissedebiliyordum.) - The throbbing pulse in his neck was visible.
(Boyunundaki düzenli nabız gözle görülürdü.) - Her temples were throbbing with pain.
(Şakaklarındaki ağrı düzenli olarak çarpıyordu.) - The throbbing beat of the music was infectious.
(Müziğin düzenli ritmi bulaşıcıydı.) - I felt a throbbing sensation in my hand.
(Elimde düzenli bir his hissettim.) - The throbbing bass filled the concert hall.
(Basın düzenli ritmi konser salonunu kapladı.) - Her heart throbbed with anticipation.
(Heyecanla kalbi düzenli olarak attı.) - The throbbing ache in her tooth was unbearable.
(Dişindeki düzenli ağrı dayanılmazdı.) - The throbbing in his temples was a sign of a headache.
(Şakaklarındaki düzenli çarpma bir baş ağrısının işaretiydi.) - The throbbing sound of the rain on the roof was soothing.
(Çatıda yağmurun düzenli sesi rahatlatıcıydı.) - The throbbing of the engine indicated a problem.
(Motorun düzenli çarpma sesi bir sorunu işaret ediyordu.) - I could feel the throbbing in my chest.
(Göğsümde düzenli bir çarpma hissedebiliyordum.) - The throbbing beat of her heart could be heard from across the room.
(Kalbinin düzenli ritmi odayı dört bir yanından duyulabiliyordu.)
- The throbbing of the speaker made it difficult to hear.
(Hoparlörün düzenli çarpma sesi duymayı zorlaştırdı.) - The throbbing of the crowd was deafening.
(Kalabalığın düzenli ritmi sağır ediciydi.) - The throbbing pain in her knee made it hard to walk.
(Dizindeki düzenli ağrı yürümeyi zorlaştırdı.) - The throbbing of her pulse quickened as she got closer.
(Yaklaştıkça nabzının düzenli çarpma hızlandı.) - The throbbing of the guitar strings filled the room.
(Gitar tellerinin düzenli titreşimi odayı doldurdu.) - The throbbing in his ears made it hard to concentrate.
(Kulaklarındaki düzenli çarpma odaklanmayı zorlaştırdı.) - The throbbing sound of the helicopter blades could be heard from far away.
(Helikopter pervanelerinin düzenli sesi uzaktan duyulabiliyordu.) - The throbbing in her stomach indicated hunger.
(Karnındaki düzenli çarpma açlık işaretiydi.) - The throbbing sensation in his thumb was from hitting it with a hammer.
(Başparmağındaki düzenli his, çekiçle vurmasından kaynaklanıyordu.) - The throbbing of the speakers made the dance floor come alive.
(Hoparlörlerin düzenli çarpma sesi dans pistini canlandırdı.)
Hemen Yorum Yaz