Throaty İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Throaty Nedir?
Throaty kelimesi, bir sesin boğazdan gelen, kaba ve derinden gelen bir tonuna veya karakterine işaret eder.
Örnek Cümleler:
- His throaty laugh filled the room. (Onun boğuk kahkahası odayı doldurdu.)
- The motorcycle’s engine had a throaty roar. (Motorsikletin motoru boğuk bir kükreme yapıyordu.)
- The singer’s voice was deep and throaty. (Şarkıcının sesi derin ve boğuktu.)
- He spoke in a low, throaty voice. (O, alçak ve boğuk bir sesle konuştu.)
- The lion’s roar was deep and throaty. (Aslanın kükremesi derin ve boğuktu.)
- She let out a throaty chuckle. (O, boğuk bir kıkırdama çıkardı.)
- The saxophonist’s playing had a throaty quality. (Saksofoncu çalarken boğuk bir kaliteye sahipti.)
- The old car had a throaty purr as it idled. (Eski araba çalışırken boğuk bir hırıltı çıkarıyordu.)
- The actor’s voice had a throaty rasp. (Oyuncunun sesi boğuk bir çatırtıya sahipti.)
- The dog let out a deep, throaty bark. (Köpek derin ve boğuk bir havlama çıkardı.)
- The singer’s performance was characterized by her throaty vibrato. (Şarkıcının performansı boğuk vibratosu ile tanımlanıyordu.)
- The motorcycle rider’s helmet had a throaty roar inside. (Motorsiklet sürücüsünün kaskı içinde boğuk bir kükreme vardı.)
- The actor’s voice had a throaty growl. (Oyuncunun sesi boğuk bir hırlamaya sahipti.)
- The singer’s throaty voice added depth to the ballad. (Şarkıcının boğuk sesi balada derinlik kattı.)
- The drummer’s beat had a throaty resonance. (Davulcu’nun ritmi boğuk bir yankıya sahipti.)
- The actor’s throaty voice was perfect for the villainous character. (Oyuncunun boğuk sesi kötü karakter için mükemmeldi.)
- The old car’s engine had a throaty rumble. (Eski arabanın motoru boğuk bir gürültü çıkarıyordu.)
- The singer’s throaty belting gave the performance an edge. (Şarkıcının boğuk bağırışı performansa bir kenarlık kattı.)
- The lion’s throaty growl echoed through the jungle. (Aslanın boğuk hırlaması ormanda yankılandı.)
- The truck’s engine had a deep, throaty sound. (Kamyonun motoru derin, boğuk bir ses çıkarıyordu.)
Türkçe Karşılıkları:
- Onun boğuk kahkahası odayı doldurdu.
- Motorsikletin motoru boğuk bir kükreme yapıyordu.
- Şarkıcının sesi derin ve boğuktu.
- O, alçak ve boğuk bir sesle konuştu.
- Aslanın kükremesi derin ve boğuktu.
- O, boğuk bir kıkırdama çıkardı.
- Saksofoncu çalarken boğuk bir kaliteye sahipti.
- Eski araba çalışırken boğuk bir hırıltı çıkarıyordu.
- Oyuncunun sesi boğuk bir çatırtıya sahipti.
- Köpek derin ve boğuk bir havlama çıkardı.
- Şarkıcının performansı boğuk vibratosu ile tanımlanıyordu.
- Motorsiklet sürücüsünün kaskı içinde boğuk bir kükreme vardı.
- Oyuncunun sesi boğuk bir hırlamaya sahipti.
- Şarkıcının boğuk sesi balada derinlik kattı.
- Davulcu’nun ritmi boğuk bir yankıya sahipti.
- Oyuncunun boğuk sesi kötü karakter için mükemmeldi.
- Eski arabanın motoru boğuk bir gürültü çıkarıyordu.
- Şarkıcının boğuk bağırışı performansa bir kenarlık kattı.
- Aslanın boğuk hırlaması ormanda yankılandı.
- Kamyonun motoru derin, boğuk bir ses çıkarıyordu.
Hemen Yorum Yaz