Synopsis İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Synopsis Nedir?
Synopsis, bir kitap, film, oyun veya başka bir eserin özeti ya da kısa bir açıklamasıdır.
-
The publisher asked for a synopsis of the book before making an offer. (Yayımcı teklif vermeden önce kitabın özetini istedi.)
-
I need to write a synopsis for my new play. (Yeni oyunum için bir özet yazmam gerekiyor.)
-
The movie’s synopsis didn’t do the actual film justice. (Filmin özeti gerçek filmi adil bir şekilde yansıtmadı.)
-
Can you give me a quick synopsis of the story so far? (Şimdiye kadar olan hikayenin kısa bir özetini verebilir misin?)
-
The synopsis of the novel sounded interesting, so I decided to read it. (Romanın özeti ilginç göründüğü için okumaya karar verdim.)
-
The synopsis of the play was intriguing and made me want to see it. (Oyunun özeti ilgi çekiciydi ve onu izlemek istedim.)
-
The synopsis on the back of the book convinced me to buy it. (Kitabın arkasındaki özet beni satın almaya ikna etti.)
-
The synopsis of the movie gave away too many spoilers. (Filmin özeti çok fazla sürprizi açıkladı.)
-
The synopsis of the game made it sound really exciting. (Oyunun özeti onu gerçekten heyecanlı kıldı.)
-
I wrote a synopsis of my screenplay to submit to a film festival. (Senaryomun özetini bir film festivaline sunmak için yazdım.)
-
The synopsis of the TV show was so confusing that I couldn’t follow the plot. (Televizyon programının özeti o kadar karışıktı ki hikayeyi takip edemedim.)
-
The synopsis of the book was too vague for me to get interested in it. (Kitabın özeti benim ilgimi çekecek kadar net değildi.)
-
The synopsis of the movie made it seem like a typical romantic comedy, but it was actually quite unique. (Filmin özeti tipik bir romantik komedi gibi görünüyordu, ama aslında oldukça benzersizdi.)
-
The synopsis of the play gave away the surprise twist at the end. (Oyunun özeti sonunda sürpriz bir dönüm noktasını açıkladı.)
-
The synopsis of the game was too complicated for me to understand. (Oyunun özeti benim anlayabileceğim kadar basit değildi.)
-
The synopsis of the movie was so boring that I decided not to watch it. (Filmin özeti o kadar sıkıcıydı ki izlemeye karar vermedim.)
-
The synopsis of the book was spot-on and made me want to read it. (Kitabın özeti doğruydu ve onu okumak istedim.)
-
The synopsis of the TV series made me binge-watch the entire season in one day. (Televizyon dizisinin özeti beni bütün sezonu bir günde izlem
e itti.)
19. I always read the synopsis on the back of the book before deciding to buy it or not. (Satın alıp almama kararını vermeden önce her zaman kitabın arkasındaki özeti okurum.)
- The synopsis of the play was so intriguing that I bought tickets to see it twice. (Oyunun özeti o kadar ilginçti ki iki kez izlemek için bile bilet aldım.)
Hemen Yorum Yaz