Studious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Studious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Studious

Studious, öğrenmeye düşkün, çalışkan anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. She is always very studious and hardworking when it comes to her studies. (O, çalışmalarıyla ilgili olduğunda her zaman çok öğrenmeye düşkün ve çalışkan biridir.)
  2. The studious student spent hours in the library studying for his exams. (Çalışkan öğrenci, sınavları için saatlerce kütüphanede çalışarak geçirdi.)
  3. Her studious nature earned her top grades in school. (Öğrenmeye düşkün doğası, ona okulda en yüksek notları kazandırdı.)
  4. He has always been a studious person, even from a young age. (O, her zaman bir öğrenmeye düşkün biri oldu, hatta küçük yaşlardan itibaren.)
  5. She was so studious that she finished her degree in just three years. (O kadar çalışkan ve öğrenmeye düşkündü ki, derecesini sadece üç yılda tamamladı.)
  6. His studious attitude towards his job impressed his boss. (İşine karşı öğrenmeye düşkün tutumu, patronunu etkiledi.)
  7. She had a very studious approach to learning new languages. (Yeni diller öğrenmeye karşı çok öğrenmeye düşkün bir yaklaşımı vardı.)
  8. His studious habits helped him to become an expert in his field. (Çalışkan alışkanlıkları, onun alanında uzman olmasına yardımcı oldu.)
  9. She was known among her classmates for her studiousness. (Öğrenmeye düşkünlüğü sebebiyle sınıf arkadaşları arasında tanınıyordu.)
  10. The studious boy was rewarded for his hard work with a scholarship. (Çalışkan çocuk, ödül olarak bir burs kazandı.)
  11. She was so studious that she often forgot to take breaks and rest. (O kadar öğrenmeye düşkündü ki, mola verip dinlenmeyi sıklıkla unutuyordu.)
  12. His studiousness was evident in the way he approached his research. (Araştırmasına yaklaşımındaki öğrenmeye düşkünlüğü açıktı.)
  13. The teacher was impressed by the student’s studiousness and dedication. (Öğretmen, öğrencinin öğrenmeye düşkünlüğüne ve özverisine hayran kaldı.)
  14. The studious girl spent her summer vacation volunteering at a library. (Çalışkan kız, yaz tatilini bir kütüphanede gönüllü olarak geçirdi.)
  15. His studiousness paid off when he got accepted into his dream university. (Öğrenmeye düşkünlüğü, hayallerindeki üniversiteye kabul edildiğinde karşılığını verdi.)
  16. She was so studious that she often finished her assignments ahead of schedule. (O kadar öğrenmeye düşkündü ki, görev

lerini sıklıkla önceden bitirirdi.)
17. The studious student was always asking questions and seeking to learn more. (Çalışkan öğrenci, her zaman sorular soruyor ve daha fazla öğrenmeye çalışıyordu.)

  1. Her studiousness made her a valuable asset to her research team. (Öğrenmeye düşkünlüğü, onu araştırma ekibinin değerli bir varlığı haline getirdi.)
  2. The studiousness of the group was evident in their thorough analysis of the data. (Grubun öğrenmeye düşkünlüğü, verilerin kapsamlı analizinde açıkça görülebilirdi.)
  3. The studious boy’s determination to succeed eventually led him to achieve his goals. (Çalışkan çocuğun başarılı olma kararlılığı, sonunda hedeflerine ulaşmasını sağladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.