Strung-Out İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Strung-Out İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Strung-Out Nedir?

Strung-out, genellikle uyuşturucu kullanımının yol açtığı aşırı yorgunluk, zayıflık ve bitkinlik hali anlamında kullanılan bir terimdir.

Örnek cümleler:

  1. After weeks of heavy drug use, he was completely strung-out and unable to function. (Ağır uyuşturucu kullanımının ardından, tamamen yorgun ve işlevsiz hale geldi.)
  2. She looked strung-out and tired, like she hadn’t slept in days. (Gözleri çökmüş ve yorgun görünüyordu, sanki günlerdir uyumamış gibiydi.)
  3. The singer’s strung-out appearance worried her fans. (Şarkıcının yorgun görünümü hayranlarını endişelendirdi.)
  4. He had been strung-out for so long that he no longer remembered what it was like to feel normal. (O kadar uzun süredir yorgun hissediyordu ki artık normal hissetmenin nasıl olduğunu hatırlamıyordu.)
  5. The effects of the drug left her feeling strung-out and hopeless. (Uyuşturucunun etkileri onu yorgun ve umutsuz hissettirdi.)
  6. He was so strung-out that he could barely stand up. (O kadar yorgun hissetti ki neredeyse ayakta duramadı.)
  7. Her strung-out appearance concerned her family, who urged her to get help. (Yorgun görünümü ailesini endişelendirdi ve yardım alması için ona ısrar ettiler.)
  8. He had been strung-out on heroin for years before finally getting clean. (Nihayet temizlenmeden önce yıllar boyunca eroin bağımlısıydı.)
  9. The strung-out look in his eyes made her realize how serious his addiction had become. (Gözlerindeki yorgun görünüm, bağımlılığının ne kadar ciddi olduğunu fark etmesine neden oldu.)
  10. She had never seen anyone so strung-out before, and it scared her. (Daha önce hiç kimseyi bu kadar yorgun görmemişti ve bu onu korkuttu.)
  11. The strung-out feeling lingered for days after she quit using drugs. (Uyuşturucu kullanmayı bıraktıktan sonra yorgun hissi günler boyunca devam etti.)
  12. He was so strung-out that he couldn’t even remember his own name. (O kadar yorgundu ki kendi adını bile hatırlayamadı.)
  13. The strung-out look in his eyes was a warning sign that he needed help. (Gözlerindeki yorgun görünüm, yardıma ihtiyacı olduğunun bir uyarı işaretiydi.)
  14. She felt strung-out and depressed after her relapse. (Nüksetmesinden sonra yorgun ve depresif hissetti.)
  15. He had been strung-out on methamphetamine for years and had lost everything. (Yıllar boyunca metamfetamin bağımlısı olmuş

ve her şeyini kaybetmişti.)
16. The strung-out feeling was all-consuming and left her unable to focus on anything else. (Yorgun hissetmek tüm benliğini kaplamıştı ve başka hiçbir şeye odaklanamıyordu.)

  1. He was so strung-out that he couldn’t hold down a job or maintain any relationships. (O kadar yorgundu ki iş bulamıyor ve hiçbir ilişkiyi sürdüremiyordu.)
  2. The strung-out look on his face was a stark reminder of how drugs can destroy a person. (Yüzündeki yorgun görünüm, uyuşturucuların bir kişiyi nasıl yok edebileceğinin çarpıcı bir hatırlatıcısıydı.)
  3. She knew she needed to get help when she started feeling strung-out all the time. (Sürekli yorgun hissetmeye başladığında yardım alması gerektiğini biliyordu.)
  4. His strung-out appearance was a clear sign that he was in trouble and needed intervention. (Yorgun görünümü, sorunlarının açık bir işaretiydi ve müdahaleye ihtiyacı vardı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.