Startling İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Startling İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Startling

Startling, “şaşırtıcı” anlamına gelir. Bir olayın ya da durumun beklenmedik bir şekilde gerçekleşmesi durumunda kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The startling discovery sent shockwaves throughout the scientific community. (Şaşırtıcı keşif bilimsel topluluğu şok etkisiyle sarsdırdı.)
  2. She let out a startling scream when she saw the spider. (Örümceği gördüğünde şaşırtıcı bir şekilde bağırdı.)
  3. The startling news left everyone speechless. (Şaşırtıcı haber herkesi konuşamaz hale getirdi.)
  4. The startling truth was finally revealed. (Şaşırtıcı gerçek sonunda açığa çıktı.)
  5. The sudden storm was startling to the beachgoers. (Aniden çıkan fırtına plajdakiler için şaşırtıcıydı.)
  6. The startling statistics revealed the true extent of the problem. (Şaşırtıcı istatistikler sorunun gerçek boyutunu ortaya koydu.)
  7. The startling performance left the audience in awe. (Şaşırtıcı performans izleyicileri hayran bıraktı.)
  8. The startling change in her appearance was due to the plastic surgery. (Görünüşündeki şaşırtıcı değişiklik estetik ameliyatından kaynaklanıyordu.)
  9. The startling revelation rocked the political world. (Şaşırtıcı açıklama siyasi dünyayı sarsdı.)
  10. The startling speed of the car impressed everyone. (Arabanın şaşırtıcı hızı herkesi etkiledi.)
  11. The startling resemblance between the two sisters was uncanny. (İki kız kardeş arasındaki şaşırtıcı benzerlik tuhaf bir şekildeydi.)
  12. The startling effect of the fireworks was breathtaking. (Şaşırtıcı etkisi olan havai fişekler nefes kesiciydi.)
  13. The startling noise woke me up from my sleep. (Uykumdan beni uyandıran şaşırtıcı bir gürültü vardı.)
  14. The startling beauty of the sunset was beyond words. (Günbatımının şaşırtıcı güzelliği kelimelerle ifade edilemezdi.)
  15. The startling discovery of the ancient ruins was a major breakthrough in archaeology. (Antik kalıntıların şaşırtıcı keşfi arkeolojide büyük bir ilerleme oldu.)
  16. The startling performance of the young pianist left the judges amazed. (Genç piyanistin şaşırtıcı performansı hakemleri hayrete düşürdü.)
  17. The startling contrast between the two paintings was striking. (İki tablo arasındaki şaşırtıcı kontrast çarpıcıydı.)
  18. The startling smell of the flowers filled the entire room. (Çiçeklerin şaşırtıcı kokusu bütün odayı doldurdu.)
  19. The startling footage of the tornado was captured on camera. (Tornadonun şaşırtıcı görüntüleri k

ameraya kaydedildi.)
20. The startling realization that she had been lied to all along was heartbreaking. (Tüm bu zaman boyunca yalan söylendiğini fark etmek şaşırtıcı ve yürek kırıcıydı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.