Stalwart İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Stalwart Nedir?
Stalwart, güçlü, sadık, kararlı ve dayanıklı anlamlarına gelen bir sıfattır.
- She remained stalwart in her beliefs despite criticism. (Eleştirilere rağmen inançlarına sadık kaldı.)
- The stalwart building withstood the hurricane. (Dayanıklı bina kasırgayı karşıladı.)
- He is a stalwart supporter of the team. (O, takımın güçlü destekçisidir.)
- The stalwart leader led his team to victory. (Kararlı lider takımını zaferle yönetti.)
- She is a stalwart advocate for social justice. (Sosyal adalet için güçlü bir savunucudur.)
- The stalwart soldier never gave up. (Dayanıklı asker asla pes etmedi.)
- The stalwart athlete finished the race despite his injury. (Sakatlığına rağmen dayanıklı sporcu yarışı tamamladı.)
- The company’s stalwart employees were rewarded for their loyalty. (Şirketin sadık çalışanları sadakatleri için ödüllendirildi.)
- The stalwart tree survived the harsh winter. (Zorlu kışı atlatan dayanıklı ağaç.)
- He has been a stalwart member of the community for many years. (Yıllardır toplumun güçlü bir üyesidir.)
- The country needs stalwart leaders in these challenging times. (Ülke, zorlu zamanlarda güçlü liderlere ihtiyaç duyuyor.)
- The team relied on their stalwart defense to win the game. (Takım, oyunu kazanmak için dayanıklı savunmalarına güvendi.)
- The community center is a stalwart institution in the neighborhood. (Toplum merkezi, mahalledeki güçlü bir kurumdur.)
- The stalwart teacher inspired her students to do their best. (Öğrencilerinin en iyisini yapmaları için güçlü öğretmeni ilham verdi.)
- The stalwart volunteer worked tirelessly to help those in need. (İhtiyaç sahiplerine yardım etmek için çalışan güçlü gönüllü.)
- The company’s stalwart commitment to quality led to its success. (Kaliteye olan sadık taahhüdü, şirketin başarısına yol açtı.)
- The stalwart detective solved the case despite the odds. (Olasılıklara rağmen, dayanıklı dedektif olayı çözdü.)
- The city’s stalwart infrastructure can withstand natural disasters. (Şehrin dayanıklı altyapısı doğal afetlere karşı dayanıklıdır.)
- The stalwart supporters cheered their team to victory. (Takımlarını zaferle destekleyen güçlü destekçiler.)
- The athlete’s stalwart determination helped him achieve his goals. (Sporcunun kararlılığı hedeflerine ulaşmasına yardımcı oldu.)
- The team captain is a stalwart player who always gives his best. (Takım kaptanı her zaman en iyisini veren güçlü bir oyuncudur.)
- The company’s stalwart values are integrity and honesty. (Şirketin dayanıklı değerleri dürüstlük ve doğruluktur.)
- The stalwart defender prevented the opposing team from scoring. (Dayanıklı savunma oyuncusu rakip takımın gol atmasını önledi.)
- The country’s economy needs stalwart policies to recover. (Ülke ekonomisi toparlanmak için güçlü politikalara ihtiyaç duyuyor.)
- The community depends on the stalwart efforts of its volunteers. (Toplum, gönüllülerin güçlü çabalarına bağımlıdır.)
- The stalwart horse carried its rider through rough terrain. (Dayanıklı at binicisini zorlu araziden geçirdi.)
- The company’s stalwart commitment to sustainability is admirable. (Şirketin sürdürülebilirliğe olan sadık taahhüdü takdire şayandır.)
- The team’s stalwart determination led them to the championship. (Takımın kararlılığı onları şampiyonluğa götürdü.)
- The leader’s stalwart leadership inspired her followers to greatness. (Liderin kararlı liderliği takipçilerini büyüklüğe ilham verdi.)
- The community’s stalwart resistance prevented the construction of a harmful factory. (Toplumun dayanıklı direnişi zararlı bir fabrikanın inşasını engelledi.)
Hemen Yorum Yaz