Jewelry İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Jewelry İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Jewelry ile ilgili Cümleler

Jewelry kelimesi Türkçe’de “takı” anlamına gelir. Bu kelimeyle ilgili örnek cümleleri aşağıda bulabilirsiniz:

  1. I love wearing jewelry when I go out. (Dışarı çıktığımda takı takmayı seviyorum.)
  2. My mom gave me a beautiful necklace for my birthday. (Annem doğum günüm için güzel bir kolye hediye etti.)
  3. The jewelry store on Main Street has a great selection. (Ana Caddede bulunan takı mağazasında harika bir seçki var.)
  4. She always wears expensive jewelry to events. (O, etkinliklere pahalı takılar takar.)
  5. He proposed to her with a diamond ring. (Ona bir elmas yüzük ile evlenme teklif etti.)
  6. She keeps her jewelry organized in a jewelry box. (Takılarını bir takı kutusunda düzenli tutar.)
  7. The antique jewelry at the museum was breathtaking. (Müzede bulunan antika takılar nefes kesiciydi.)
  8. I prefer simple jewelry that I can wear every day. (Her gün takabileceğim sade takıları tercih ederim.)
  9. The wedding party gave the bride a pearl necklace as a gift. (Düğün partisi gelin’e hediye olarak bir inci kolye verdi.)
  10. The jewelry designer’s new collection is stunning. (Takı tasarımcısının yeni koleksiyonu muhteşem.)
  11. She always wears a bracelet that her best friend gave her. (En yakın arkadaşının verdiği bileziği daima takar.)
  12. I lost my earring at the party last night. (Dün gece partide küpemi kaybettim.)
  13. She inherited her grandmother’s wedding ring. (Büyükannesinin evlenme yüzüğünü miras aldı.)
  14. The jeweler resized my ring to fit my finger. (Kuyumcu yüzüğümü parmağıma uygun hale getirdi.)
  15. He bought his wife a pair of diamond earrings for their anniversary. (Yıldönümlerinde karısına bir çift elmas küpe aldı.)
  16. The jewelry made by local artisans is unique and beautiful. (Yerel sanatçılar tarafından yapılan takılar eşsiz ve güzeldir.)
  17. I saw a celebrity wearing a stunning necklace on the red carpet. (Kırmızı halıda muhteşem bir kolye takan bir ünlü gördüm.)
  18. She has a collection of vintage jewelry that she inherited from her aunt. (Teyzesinden miras kalan antika takı koleksiyonu var.)
  19. The jewelry box was hidden under a pile of clothes in her closet. (Takı kutusu dolabında giysi yığınının altında saklıydı.)
  20. The jewelry made with recycled materials is both eco-friendly and stylish. (Geridönüştürülmüş malzemelerle yapılan takılar hem çevre dostu hem de şık.)
  1. The engagement ring had a beautiful sapphire stone in the center. (Nişan yüzüğü merkezinde güzel bir safir taşı vardı.)
  2. She carefully wrapped her jewelry in tissue paper before packing it for the move. (Taşınmadan önce takılarını kağıt mendille dikkatlice sarıp paketledi.)
  3. The jewelry designer uses a variety of metals and gemstones in her creations. (Takı tasarımcısı yaratımlarında çeşitli metaller ve taşlar kullanır.)
  4. She loves to mix and match different pieces of jewelry to create unique looks. (Farklı takı parçalarını karıştırarak benzersiz görünümler oluşturmayı sever.)
  5. The antique brooch was a family heirloom that had been passed down for generations. (Antika broş, nesiller boyunca devredilen bir aile mirasıydı.)
  6. The jewelry store offered free engraving on all purchases over $100. (Takı mağazası, 100 doların üzerindeki tüm satın almalar için ücretsiz kazıma hizmeti sundu.)
  7. The necklace she was wearing had a delicate chain and a small diamond pendant. (Taktığı kolyenin ince bir zinciri ve küçük bir elmas asması vardı.)
  8. She had her birthstone set in a simple silver ring. (Doğum taşını sade bir gümüş yüzüğe taktırdı.)
  9. The jewelry display in the store window caught the attention of many passersby. (Mağaza vitrinindeki takı sergisi birçok yayındanın ilgisini çekti.)
  10. The necklace had a unique clasp that made it easy to put on and take off. (Kolyenin özgün bir tokası vardı ve takıp çıkarmayı kolaylaştırıyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.