Squint İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Squint İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Squint (Gözlerini Kısmak)

Squint kelimesi, gözlerin bir şeyi daha net görebilmek için kısması anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. She had to squint her eyes to read the tiny letters on the sign. (O, işaretteki küçük harfleri okuyabilmek için gözlerini kısmak zorunda kaldı.)
  2. He squinted in the bright sunlight as he stepped outside. (Dışarı adım atarken parlak güneşe karşı gözlerini kıstı.)
  3. She squinted at the blurry photograph, trying to make out the faces. (Yüzleri seçmeye çalışırken bulanık fotoğrafa gözlerini kıstı.)
  4. The doctor asked him to squint so she could examine his eyes closely. (Doktor, gözlerini kısmasını ve gözlerini yakından inceleyebilmesi için muayene etti.)
  5. The sun was so bright that I had to squint my eyes. (Güneş öyle parlaktı ki gözlerimi kısmak zorunda kaldım.)
  6. She squinted at the screen, trying to make out the small text. (Küçük metni ayırt etmek için ekrana gözlerini kıstı.)
  7. He squinted in confusion as he tried to read the faded writing. (Solgun yazıyı okumaya çalışırken şaşkınlıkla gözlerini kıstı.)
  8. I squinted to get a better look at the distant mountains. (Uzaktaki dağları daha iyi görebilmek için gözlerimi kıstım.)
  9. She squinted in disbelief when she saw the price tag. (Fiyat etiketini görünce inanamayarak gözlerini kıstı.)
  10. He squinted as he tried to identify the bird flying overhead. (Başının üstünde uçan kuşu tanımaya çalışırken gözlerini kıstı.)
  11. I squinted at the clock, trying to make out the time. (Zamanı ayırt etmek için saate gözlerimi kıstım.)
  12. She squinted in the dim light of the room, trying to find her glasses. (Gözlüklerini bulmaya çalışırken oda ışığında gözlerini kıstı.)
  13. He squinted at the small print of the contract, trying to understand the terms. (Küçük yazıyı okuyarak şartları anlamaya çalışırken gözlerini kıstı.)
  14. The little girl squinted as she looked up at the tall building. (Yüksek binaya baktığında gözlerini kıstı küçük kız.)
  15. She squinted at the strange object, trying to figure out what it was. (Ne olduğunu anlamaya çalışırken tuhaf nesneye gözlerini kıstı.)
  16. He squinted in concentration as he tried to solve the puzzle. (Bulmacayı çözmeye çalışırken dikkatle gözlerini kı
  1. She squinted at the painting, trying to make out the details. (Detayları ayırt etmeye çalışarak resme gözlerini kıstı.)
  2. He squinted to see through the foggy windshield while driving. (Sürerken sisli camdan bakabilmek için gözlerini kıstı.)
  3. She squinted at the menu, trying to decide what to order. (Ne sipariş vereceğine karar vermek için menüye gözlerini kıstı.)
  4. He squinted as he watched the sun set over the ocean. (Okyanusun üzerinde güneşin batışını izlerken gözlerini kıstı.)

Squint, genellikle gözlerin bir şeyi daha net görebilmek için kısması anlamına gelir. Bu, güneş ışığı, küçük yazı, bulanık fotoğraflar veya uzak nesneler gibi durumlarda kullanılır.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.