Spot İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spot İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spot

Spot kelimesi “leke, benek” anlamına gelir. İngilizce cümlelerde çeşitli anlamlarda kullanılır.

1. I have a spot on my shirt. (Gömleğimde bir leke var.)
2. Can you spot the difference between these two pictures? (Bu iki resim arasındaki farkı görebilir misin?)
3. We found a great spot for a picnic in the park. (Parkta piknik yapmak için harika bir yer bulduk.)
4. The police helicopter spotted the thief running away. (Polis helikopteri kaçan hırsızı tespit etti.)
5. She has a small spot of paint on her hand. (Ellerinde küçük bir boya lekesi var.)
6. He got a spot on the football team. (Futbol takımında yer buldu.)
7. I always try to spot celebrities when I’m in LA. (LA’da olduğumda her zaman ünlüleri tespit etmeye çalışırım.)
8. The cat is sleeping in a sunny spot on the carpet. (Kedi halıda güneşli bir yerde uyuyor.)
9. There’s a good spot to fish by the riverbank. (Nehir kenarında balık tutmak için iyi bir yer var.)
10. She has a small bald spot on the top of her head. (Başının üstünde küçük bir kel alanı var.)
11. The leopard was difficult to spot in the jungle. (Leopar ormanda tespit etmek zordu.)
12. We need to spot-check these calculations before submitting the report. (Raporu göndermeden önce bu hesaplamaları kontrol etmemiz gerekiyor.)
13. He applied spot treatment to the acne on his face. (Yüzündeki aknelere yerinde tedavi uyguladı.)
14. The restaurant has a great spot for watching the sunset over the ocean. (Restoranın deniz üzerinde gün batımını izlemek için harika bir yeri var.)
15. The teacher spotted a mistake in my essay. (Öğretmen benim denememde bir hatayı tespit etti.)
16. The dog dug a spot under the fence to escape the yard. (Köpek bahçeden kaçmak için çitin altında bir yer kazdı.)
17. The theater has a great spot for wheelchair users to enjoy the show. (Tiyatroda, engelli kullanıcıların gösterinin tadını çıkarabilecekleri harika bir yer var.)
18. The soccer player kicked the ball and it hit the spot right in the corner of the goal. (Futbolcu topa vurdu ve golün köşesine tam isabet etti.)
19. The car parked in a no-parking spot and got a ticket. (Araba park yasağı olan bir yere park etti ve ceza aldı.)
20. The scientist used a microscope to spot the tiny organism. (Bilim adamı küçük organizmayı görebilmek için mikroskop kullandı.)

Spot (Devamı)

21. The spotlight was on the lead singer during the concert. (Konserde lider şarkıcının üzerinde spot ışığı vardı.)
22. We found a nice spot for a campfire in the woods. (Ormanda kamp ateşi için güzel bir yer bulduk.)
23. She put a spot of perfume on her wrists. (Bileklerine biraz parfüm sıktı.)
24. The team captain picked a good spot for the penalty kick. (Takım kaptanı penaltı atışı için iyi bir yer seçti.)
25. The chef put a spot of sauce on top of the dish. (Şef tabağın üstüne biraz sos koydu.)
26. The meteorologist is trying to spot any signs of a tornado forming. (Meteorolog bir tornado oluşumunun işaretlerini görmeye çalışıyor.)
27. The company bought a prime advertising spot during the Super Bowl. (Şirket, Super Bowl sırasında birinci sınıf reklam yeri satın aldı.)
28. She found a quiet spot in the library to study for her exam. (Sınavına çalışmak için kütüphanede sessiz bir yer buldu.)
29. The artist put a spot of white paint on the canvas to create highlights. (Sanatçı, vurgular oluşturmak için tuvale biraz beyaz boya koydu.)
30. He has a weak spot for chocolate and can’t resist it. (Çikolataya karşı zayıf bir noktası var ve dayanamıyor.)
31. The company hired a security guard to spot any suspicious activity. (Şirket, şüpheli faaliyetleri tespit etmek için bir güvenlik görevlisi işe aldı.)
32. The bus driver found a good spot to stop and let the passengers off. (Otobüs şoförü yolcuları indirmek için iyi bir durak buldu.)
33. She had a small red spot on her cheek from a pimple. (Yüzündeki bir sivilceden dolayı yanaklarında küçük bir kırmızı leke vardı.)
34. The satellite can spot wildfires from space. (Uydu, uzaydan orman yangınlarını tespit edebilir.)
35. The child put a spot of glue on the paper to stick the pictures together. (Çocuk resimleri birleştirmek için kağıda biraz yapıştırıcı koydu.)