Spook İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spook İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spook Nedir?

Spook, korkutucu, ürkütücü ya da tüyler ürpertici anlamlarına gelen bir İngilizce kelime olarak kullanılır. Özellikle hayalet, cin, korku filmi karakterleri gibi unsurları ifade etmek için kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. The old abandoned house on the hill always gave me the spooks. (O eski terk edilmiş ev her zaman bana ürkütücü geldi.)
2. I watched a horror movie last night and it gave me the spooks. (Dün gece bir korku filmi izledim ve bana tüyler ürpertti.)
3. The strange noise coming from the attic was enough to give anyone the spooks. (Çatı katından gelen garip ses herkesi korkutacak kadar yeterliydi.)
4. She told me a spook story that kept me up all night. (Bana beni bütün gece uykusuz bırakan bir korku hikayesi anlattı.)
5. I hate going to haunted houses because they always give me the spooks. (Hayaletli evlere gitmekten hoşlanmıyorum çünkü her zaman ürkütürler beni.)
6. The abandoned asylum had a spook factor that couldn’t be ignored. (Terk edilmiş akıl hastanesinde görmezden gelinemeyecek bir ürkütücü faktör vardı.)
7. Walking alone at night always gives me the spooks. (Gece yalnız yürümek her zaman beni korkutur.)
8. The shadowy figure in the corner gave me the spooks. (Köşede duran gölgeli figür bana ürkütücü geldi.)
9. The old cemetery had a spookiness that couldn’t be denied. (Eski mezarlık inkar edilemeyecek bir ürkütücülüğe sahipti.)
10. I couldn’t sleep after reading that spook story. (O korku hikayesini okuduktan sonra uyuyamadım.)
11. The abandoned factory was full of spookiness. (Terk edilmiş fabrika ürkütücülükle doluydu.)
12. The creepy clown gave me the spooks. (Ürkütücü palyaço bana tüyler ürpertti.)
13. The eerie silence in the forest gave me the spooks. (Ormandaki gariplik sessizliği bana tüyler ürpertti.)
14. The haunted hotel was definitely full of spooks. (Hayaletli otel kesinlikle ürkütücülükle doluydu.)
15. The mysterious fog gave the town a spook factor. (Gizemli sis, kasabaya ürkütücü bir faktör kattı.)
16. I don’t like watching horror movies because they always give me the spooks. (Korku filmleri izlemekten hoşlanmam çünkü her zaman tüylerimi ürpertirler.)
17. The ghost story she told was full of spookiness. (Anlattığı hayalet hikayesi ürk

18. The abandoned amusement park was so spook-filled that nobody dared to enter. (Terk edilmiş lunapark o kadar ürkütücüydü ki kimse içeri girmeye cesaret edemedi.)
19. The spookiness of the old mansion was only heightened by the storm outside. (Eski malikanenin ürkütücülüğü, dışarıdaki fırtınayla daha da arttı.)
20. I can’t go into the dark basement alone because it always gives me the spooks. (Karanlık bodruma yalnız giremiyorum çünkü her zaman tüylerimi ürpertiyor.)