Spar İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spar İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spar İle İlgili Cümleler

Spar (fiil) – dövüşte pratik yapmak veya idman yapmak için hafif tokmak veya sopa kullanmak anlamına gelir.

  1. I like to spar with my friends to improve my fighting skills. (Arkadaşlarımla dövüş becerilerimi geliştirmek için dövüşürüm.)
  2. She spars twice a week at the boxing gym. (O, boks salonunda haftada iki kez antrenman yapıyor.)
  3. The karate instructor asked the students to spar with each other. (Karate hocası öğrencilerden birbirleriyle dövüşmesini istedi.)
  4. He was sparring with a professional boxer and learned some new moves. (O, bir profesyonel boksörle dövüşüyordu ve yeni hamleler öğrendi.)
  5. The MMA fighter sparred with his coach to prepare for the upcoming fight. (MMA dövüşçüsü, yaklaşan maç için antrenörüyle dövüştü.)
  6. They decided to spar for 30 minutes to warm up before the actual fight. (Gerçek maçtan önce 30 dakika ısınmak için dövüşmeye karar verdiler.)
  7. The karate student was nervous to spar with his black belt instructor. (Karate öğrencisi, siyah kuşaklı hocasıyla dövüşmekten endişeliydi.)
  8. The MMA gym provides a safe environment for students to spar with each other. (MMA salonu, öğrencilerin birbirleriyle güvenli bir şekilde dövüşebildiği bir ortam sağlar.)
  9. The coach taught the students different sparring techniques to improve their footwork. (Antrenör, öğrencilerin ayak işlerini geliştirmek için farklı dövüş teknikleri öğretti.)
  10. The amateur boxer was excited to spar with a professional boxer for the first time. (Amatör boksör, ilk kez bir profesyonel boksörle dövüşmek için heyecanlıydı.)
  11. The martial arts school requires all students to spar before testing for their next belt. (Savaş sanatları okulu, bir sonraki kuşak için test yapmadan önce tüm öğrencilerin dövüşmesini gerektirir.)
  12. The boxer was tired after sparring for three hours straight. (Boksör, üç saat boyunca sürekli olarak dövüştükten sonra yorgun düştü.)
  13. She used a light spar to practice her punching technique. (O, yumruk tekniğini çalışmak için hafif bir tokmak kullandı.)
  14. The sparring session was interrupted when one of the students got injured. (Öğrencilerden biri yaralandığında dövüş seansı kesildi.)
  15. The boxer’s coach watched closely as he sparred with his opponent. (Boksörün antrenörü, rakibiyle dövüşürken dikkatle izledi.)
  16. The MMA fighter sparred with a partner who had a similar fighting style. (MMA
  1. He was surprised by how much he improved after regularly sparring with more experienced fighters. (Daha deneyimli dövüşçülerle düzenli olarak dövüşerek ne kadar geliştiğine şaşırdı.)
  2. The sparring match ended in a draw, so they decided to do a rematch. (Dövüş maçı berabere bitti, bu yüzden tekrar maç yapmaya karar verdiler.)
  3. The coach reminded the students to wear protective gear when sparring to avoid injuries. (Antrenör, öğrencilere yaralanmaları önlemek için dövüşürken koruyucu ekipman giymelerini hatırlattı.)
  4. The martial arts tournament included sparring as one of the events. (Savaş sanatları turnuvası, etkinliklerden biri olarak dövüşü içeriyordu.)

(Note: “spar” ayrıca bir yelkenli direği parçasını belirtmek için kullanılabilir, ancak bu örnek cümlelerde bu anlamı kullanılmamıştır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.