Spar İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Spar İle İlgili Cümleler
Spar (fiil) – dövüşte pratik yapmak veya idman yapmak için hafif tokmak veya sopa kullanmak anlamına gelir.
- I like to spar with my friends to improve my fighting skills. (Arkadaşlarımla dövüş becerilerimi geliştirmek için dövüşürüm.)
- She spars twice a week at the boxing gym. (O, boks salonunda haftada iki kez antrenman yapıyor.)
- The karate instructor asked the students to spar with each other. (Karate hocası öğrencilerden birbirleriyle dövüşmesini istedi.)
- He was sparring with a professional boxer and learned some new moves. (O, bir profesyonel boksörle dövüşüyordu ve yeni hamleler öğrendi.)
- The MMA fighter sparred with his coach to prepare for the upcoming fight. (MMA dövüşçüsü, yaklaşan maç için antrenörüyle dövüştü.)
- They decided to spar for 30 minutes to warm up before the actual fight. (Gerçek maçtan önce 30 dakika ısınmak için dövüşmeye karar verdiler.)
- The karate student was nervous to spar with his black belt instructor. (Karate öğrencisi, siyah kuşaklı hocasıyla dövüşmekten endişeliydi.)
- The MMA gym provides a safe environment for students to spar with each other. (MMA salonu, öğrencilerin birbirleriyle güvenli bir şekilde dövüşebildiği bir ortam sağlar.)
- The coach taught the students different sparring techniques to improve their footwork. (Antrenör, öğrencilerin ayak işlerini geliştirmek için farklı dövüş teknikleri öğretti.)
- The amateur boxer was excited to spar with a professional boxer for the first time. (Amatör boksör, ilk kez bir profesyonel boksörle dövüşmek için heyecanlıydı.)
- The martial arts school requires all students to spar before testing for their next belt. (Savaş sanatları okulu, bir sonraki kuşak için test yapmadan önce tüm öğrencilerin dövüşmesini gerektirir.)
- The boxer was tired after sparring for three hours straight. (Boksör, üç saat boyunca sürekli olarak dövüştükten sonra yorgun düştü.)
- She used a light spar to practice her punching technique. (O, yumruk tekniğini çalışmak için hafif bir tokmak kullandı.)
- The sparring session was interrupted when one of the students got injured. (Öğrencilerden biri yaralandığında dövüş seansı kesildi.)
- The boxer’s coach watched closely as he sparred with his opponent. (Boksörün antrenörü, rakibiyle dövüşürken dikkatle izledi.)
- The MMA fighter sparred with a partner who had a similar fighting style. (MMA
- He was surprised by how much he improved after regularly sparring with more experienced fighters. (Daha deneyimli dövüşçülerle düzenli olarak dövüşerek ne kadar geliştiğine şaşırdı.)
- The sparring match ended in a draw, so they decided to do a rematch. (Dövüş maçı berabere bitti, bu yüzden tekrar maç yapmaya karar verdiler.)
- The coach reminded the students to wear protective gear when sparring to avoid injuries. (Antrenör, öğrencilere yaralanmaları önlemek için dövüşürken koruyucu ekipman giymelerini hatırlattı.)
- The martial arts tournament included sparring as one of the events. (Savaş sanatları turnuvası, etkinliklerden biri olarak dövüşü içeriyordu.)
(Note: “spar” ayrıca bir yelkenli direği parçasını belirtmek için kullanılabilir, ancak bu örnek cümlelerde bu anlamı kullanılmamıştır.)
Hemen Yorum Yaz