Skanky İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Skanky İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Skanky Kelimesi

Skanky, Türkçe’de “pis, iğrenç, kötü kokulu” anlamlarına gelen bir sıfat olarak kullanılır.

Örnek cümleler:

1. She refused to go to that skanky club with her friends. (O, arkadaşlarıyla o iğrenç kulübe gitmeyi reddetti.)
2. The skanky smell coming from the kitchen made me lose my appetite. (Mutfaktan gelen kötü koku, iştahımı kaybettirdi.)
3. He didn’t want to touch the skanky toilet seat in the public restroom. (Kamusal tuvaletteki pis tuvalet kapağına dokunmak istemedi.)
4. The skanky old couch in their living room was covered in stains. (Onların oturma odasındaki iğrenç eski koltuk lekelerle kaplıydı.)
5. Her skanky behavior made it clear that she wasn’t someone to be trusted. (Onun pis davranışları, güvenilir biri olmadığını açıkça ortaya koydu.)
6. I could smell the skanky cigarettes from across the street. (Sokak karşısındaki iğrenç sigaraların kokusunu alabiliyordum.)
7. The skanky motel room was infested with bugs. (İğrenç motel odası böceklerle doluydu.)
8. She was disgusted by the skanky guy who kept hitting on her at the bar. (Bar’da kendisine sürekli yürüyen iğrenç adamdan tiksindi.)
9. The skanky water in the lake was a breeding ground for bacteria. (Göldeki iğrenç su, bakteri üretmek için uygun bir ortam sağlıyordu.)
10. He regretted eating at that skanky restaurant when he got food poisoning. (Gıda zehirlenmesi olduğunda o iğrenç restoranda yemek yediğine pişman oldu.)
11. The skanky alley was filled with garbage and rats. (İğrenç ara sokak çöplerle ve sıçanlarla doluydu.)
12. She had to throw out her skanky old shoes because they were falling apart. (Eski, iğrenç ayakkabılarını çöpe atmak zorunda kaldı, çünkü paramparça oluyorlardı.)
13. The skanky bathroom at the gas station had no toilet paper. (Benzin istasyonundaki iğrenç banyoda tuvalet kağıdı yoktu.)
14. He was afraid to swim in the skanky pool because it was so dirty. (O kadar kirli olduğu için, iğrenç havuzda yüzmekten korkuyordu.)
15. The skanky hotel room was so small that they could barely move around in it. (İğrenç otel odası o kadar küçüktü ki, neredeyse hareket edemiyorlardı.)
16. She didn’t want to wear the skanky dress because it was too revealing. (Çok açık olduğu için iğrenç elbiseyi giymek istemedi.)
17. The skanky carpet in the office was stained and smelled bad. (Ofisteki iğrenç

halı lekeliydi ve kötü kokuyordu.)
18. He couldn’t stand the skanky smell of the fish market. (Balık pazarının iğrenç kokusuna dayanamadı.)

19. The skanky public bathroom had no soap or paper towels. (Kamusal iğrenç tuvalette sabun veya kağıt havlu yoktu.)
20. She had to clean the skanky fridge because it was filled with mold. (Küflerle dolu olduğu için iğrenç buzdolabını temizlemek zorunda kaldı.)

(Türkçe anlamlar için parantez içinde belirtilmiştir.)