Sight İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Sight (Görme)
Sight, insanların dünya etrafındaki nesneleri ve olayları gözleri aracılığıyla algılamalarını sağlayan duyusal bir yetenektir.
- I lost my sight in a car accident. (Kaza sonucu görüşümü kaybettim.)
- She had a clear sight of the mountains from her window. (Penceresinden dağları net bir şekilde görebiliyordu.)
- The sight of the sunset was breathtaking. (Güneş batışının manzarası nefes kesiciydi.)
- I couldn’t believe my sight when I saw him. (Onu görünce gözlerime inanamadım.)
- He has poor sight and needs glasses to see properly. (Zayıf bir görüşü var ve doğru şekilde görebilmek için gözlük takması gerekiyor.)
- The tourist attraction was a beautiful sight to see. (Turistik mekan görülmeye değer güzellikteydi.)
- The sight of blood makes me feel sick. (Kan görünce midem bulanıyor.)
- The baby’s first sight of snow was magical. (Bebek için karın ilk görüşü sihirliydi.)
- The city’s skyline was a stunning sight. (Şehrin silüeti görkemli bir manzaraydı.)
- She had her sights set on becoming a doctor. (Doktor olmayı hedefledi.)
- The fireworks display was an amazing sight. (Havai fişek gösterisi harika bir manzaraydı.)
- The sight of the ocean calmed her down. (Denizin manzarası onu sakinleştirdi.)
- The birdwatchers had their sights on the rare species. (Kuş gözlemcileri nadir türler üzerinde odaklandılar.)
- The abandoned house was a spooky sight. (Terk edilmiş ev ürkütücü bir manzaraydı.)
- She lost her sight due to a genetic condition. (Genetik bir durum nedeniyle görüşünü kaybetti.)
- The soldier’s first sight of his family after being away for months was emotional. (Asker, aylarca uzakta kaldıktan sonra ailesini ilk gördüğünde duygusal bir an yaşadı.)
- The monument was a historical sight to behold. (Anıt tarihi bir manzara sunuyordu.)
- The animal sanctuary was a heartwarming sight. (Hayvan koruma alanı iç açıcı bir manzaraydı.)
- The sight of the old couple holding hands was touching. (Yaşlı çiftin el ele tutuşması dokunaklıydı.)
- He had a sight of relief when he found his lost wallet. (Kaybolan cüzdanını bulunca rahatladı.)
- The sight of the sun rising over the mountains was stunning. (Dağların üzerinden doğan güneşin manzarası harikaydı.)
- The doctor recommended an eye exam to check my sight. (Doktor, görüşümü kontrol etmek için bir göz muayenesi önerdi.)
- The sight of the famous landmark was a dream come true. (Ünlü yapıyı görmek hayal gibiydi.)
- The artist captured the beautiful sight of the countryside in his painting. (Sanatçı, resminde kırsalın güzel manzarasını yakaladı.)
- The sight of the old castle brought back memories of her childhood. (Eski kale manzarası çocukluğuna dair anıları geri getirdi.)
- The athlete had his sights on breaking the world record. (Sporcu dünya rekorunu kırmayı hedefledi.)
- The sight of the rainbow after the storm was a symbol of hope. (Fırtınadan sonra gökkuşağı manzarası umut simgesiydi.)
- The tourist guide pointed out the famous sights of the city. (Turist rehberi şehrin ünlü yerlerine işaret etti.)
- The sight of the newborn baby was precious. (Yeni doğan bebeğin manzarası değerliydi.)
- She had her sights on winning the competition. (Yarışmayı kazanmayı hedefledi.)
Hemen Yorum Yaz