Saloon İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Saloon İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Saloon

Saloon, genellikle alkollü içeceklerin sunulduğu bir bar veya lokantayı ifade eder.

Örnek cümleler:

1. The saloon was packed with people on Friday night. (Cuma gecesi salon, insanlarla doluydu.)
2. She met her friends at the saloon for a drink. (Bir içki için arkadaşlarıyla salonda buluştu.)
3. The cowboy walked into the saloon and ordered a whiskey. (Kovboy, salona girdi ve viski siparişi verdi.)
4. We had dinner at the saloon before heading to the concert. (Konsere gitmeden önce salonda yemek yedik.)
5. The saloon was decorated with old western-style memorabilia. (Eski batı tarzı hatıra eşyalarıyla salon dekore edilmişti.)
6. He spent all night drinking at the saloon. (Tüm geceyi salonda içki içerek geçirdi.)
7. The saloon had a live band playing country music. (Ülkü müziği çalan bir canlı müzik grubu olan salon vardı.)
8. She liked to relax after work at the saloon with her coworkers. (İşten sonra meslektaşlarıyla birlikte salonda rahatlamayı sevdi.)
9. The old western movie featured a saloon brawl. (Eski batı filminde salonda bir kavga sahnesi vardı.)
10. He proposed to her in the saloon where they first met. (İlk buluşmalarının olduğu salonda ona teklif etti.)
11. The saloon had a strict dress code, requiring men to wear jackets. (Salon, erkeklerin ceket giymesi gereken sıkı bir kıyafet koduna sahipti.)
12. The saloon was closed for renovations. (Salon, yenileme çalışmaları nedeniyle kapalıydı.)
13. She played poker with the locals at the saloon. (Yerlilerle salonda poker oynadı.)
14. The saloon had a rustic decor with wooden furniture and dim lighting. (Salon, ahşap mobilyalar ve loş aydınlatma ile rustik bir dekora sahipti.)
15. He got into a fight with a drunk patron at the saloon. (Sarhoş bir müşteriyle salonda kavga etti.)
16. The saloon offered a variety of cocktails and craft beers. (Salon

, çeşitli kokteyller ve el yapımı biralar sunuyordu.)
17. They held a charity fundraiser at the local saloon. (Yerel salonda bir hayırseverlik etkinliği düzenlediler.)

18. The saloon had a mechanical bull for entertainment. (Salon, eğlence için mekanik bir boğaya sahipti.)
19. She worked as a bartender at the saloon to pay for college. (Kolej için ödemelerini yapmak için salonda bir barmaid olarak çalıştı.)
20. The gunfight at the saloon was the climax of the western movie. (Salondaki silahlı çatışma, batı filminin doruk noktasıydı.)