Rough İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Rough İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Rough (kaba, pürüzlü)

Rough kelimesi, kaba ve pürüzlü anlamlarında kullanılır. Ayrıca birçok farklı bağlamlarda kullanılabilir.

Örnek cümleler:

1. The surface of the road is very rough. (Yolun yüzeyi çok kaba)
2. The fabric of the dress is quite rough to the touch. (Elbisenin kumaşı dokununca oldukça pürüzlü)
3. He has a rough manner of speaking. (Konuşma tarzı oldukça kaba)
4. The rough seas made the boat rock back and forth. (Kaba deniz tekneyi öne arkaya salladı)
5. The rough bark of the tree scraped his arm. (Ağacın kaba kabuğu kolunu sıyırdı)
6. She used a rough sponge to scrub the dishes. (Bulaşıkları ovma için kaba bir sünger kullandı)
7. The boxer had a rough fight and ended up with a broken nose. (Boksör sert bir maç geçirdi ve burnu kırıldı)
8. The rough terrain made it difficult to hike. (Kaba arazi yürümeyi zorlaştırdı)
9. The rough wool sweater made her skin itchy. (Kaba yünlü kazak cildini kaşıttı)
10. He wrote a rough draft of the essay before polishing it. (Düzeltmeden önce makalenin taslağını çıkardı)
11. The carpenter used a rough saw to cut the wood. (Marangoz ağacı kesmek için kaba testere kullandı)
12. The rough edges of the paper cut her finger. (Kağıdın kaba kenarları parmağını kesmişti)
13. The hiker was scratched by the rough branches on the trail. (Yürüyüşçü patikada kaba dallar tarafından çizildi)
14. The surface of the moon is very rough and rocky. (Ayın yüzeyi çok kaba ve kayalı)
15. The rough texture of the wall made it difficult to paint. (Duvarın kaba dokusu boyamayı zorlaştırdı)
16. He had a rough night and didn’t get much sleep. (Zor bir gece geçirdi ve pek uyuyamadı)
17. The rough estimate of the cost was higher than they expected. (Maliyetin kabaca tahmin edilmesi beklediklerinden daha yüksekti)
18. The rough handling of the fragile

object caused it to break. (Kırılgan nesnenin kaba muamelesi onun kırılmasına neden oldu)
19. The rough waters of the river made it difficult to navigate. (Nehirin kaba suları seyri zorlaştırdı)

20. She had a rough childhood and had to work hard to overcome her obstacles. (Zorlu bir çocukluk dönemi geçirdi ve engellerini aşmak için çok çalışmak zorunda kaldı)