Puny İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Puny İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Puny İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlam: Güçsüz, zayıf, çelimsiz

1. The puny kitten struggled to climb onto the couch. (Puny kedi, koltuğa tırmanmada zorlandı.)
2. His puny frame was no match for the heavyweight boxer. (Onun çelimsiz vücudu, ağır siklet boksörle başa çıkamadı.)
3. The puny plant couldn’t survive the harsh winter weather. (Güçsüz bitki, sert kış hava şartlarına dayanamadı.)
4. The puny baby bird was barely able to fly. (Zayıf bebek kuş, zar zor uçabiliyordu.)
5. She mocked his puny muscles, but he could still lift more weight than her. (O, onun zayıf kaslarını alay etti ama yine de ondan daha ağır kaldırabiliyordu.)
6. The puny excuse he gave for missing the meeting was not convincing. (Toplantıya katılmama sebebi olarak verdiği çelimsiz bahane, ikna edici değildi.)
7. The puny stream turned into a raging river after the storm. (Güçsüz dere, fırtınadan sonra coşkulu bir nehre dönüştü.)
8. The puny candle flame flickered in the breeze. (Güçsüz mum alevi, rüzgarda titredi.)
9. The puny company couldn’t compete with the industry giants. (Zayıf firma, sektör devleriyle rekabet edemedi.)
10. His puny efforts were not enough to make a significant impact. (Onun güçsüz çabaları, önemli bir etki yaratmak için yeterli değildi.)
11. The puny light of the stars was outshined by the bright moon. (Yıldızların güçsüz ışığı, parlak ay tarafından gölgede bırakıldı.)
12. The puny tree was no match for the strong winds of the hurricane. (Güçsüz ağaç, kasırga rüzgarlarına karşı güçlü değildi.)
13. The puny laptop couldn’t handle the demanding software. (Çelimsiz dizüstü bilgisayar, talepkar yazılımı yönetemedi.)
14. The puny salary offered by the company was insulting. (Firma tarafından sunulan zayıf maaş, aşağılayıcıydı.)
15. His puny attempt at humor fell flat. (Onun çelimsiz espri denemesi başarısız oldu.)
16. The puny dog barked at the mailman but ran away when he approached. (Zayıf köpek, postacıya havladı ama yaklaşınca kaçtı.)
17. The puny umbrella was useless against the heavy rain. (Çelimsiz şemsiye, şiddetli yağmura karşı işe yaramazdı.)
18. Her puny voice was drowned out by the loud music. (Onun zayıf sesi, yüksek müzik sesi tarafından bastır

ıldı.)
19. The puny castle was no match for the mighty army. (Güçsüz kale, güçlü orduya karşı başarısız oldu.)

20. His puny attempt at lifting weights resulted in a strained muscle. (Ağırlık kaldırma konusunda çelimsiz denemesi, kasılma nedeniyle sonuçsuz kaldı.)

Türkçe Anlam: Kısa boylu, cüce

1. The puny dwarf struggled to reach the top shelf. (Kısa boylu cüce, üst rafa ulaşmakta zorlandı.)
2. The puny actor had to stand on a box to appear taller. (Kısa boylu oyuncu, daha uzun görünmek için kutunun üzerinde durmak zorunda kaldı.)
3. His puny height didn’t stop him from becoming a successful basketball player. (Onun kısa boyluluğu, başarılı bir basketbol oyuncusu olmasına engel olmadı.)
4. The puny boy was bullied by the taller kids at school. (Kısa boylu çocuk, okuldaki daha uzun çocuklar tarafından zorbalık edildi.)
5. The puny horse was too small to carry the heavy load. (Cüce at, ağır yükü taşımak için çok küçüktü.)
6. The puny flower looked lost among the taller plants. (Kısa boylu çiçek, daha yüksek bitkiler arasında kayboldu.)
7. The puny car was dwarfed by the huge SUV parked next to it. (Kısa boylu araba, yanındaki devasa SUV tarafından gölgede bırakıldı.)
8. The puny tree in the garden was perfect for climbing. (Bahçedeki kısa boylu ağaç, tırmanmak için mükemmeldi.)
9. His puny stature made it difficult for him to see over the crowd. (Onun kısa boyluluğu, kalabalığın üzerinden görmesini zorlaştırdı.)
10. The puny mushroom was overlooked among the larger ones in the basket. (Küçük mantar, sepetin daha büyük olanları arasında gözden kaçtı.)
11. The puny ducklings followed their mother closely as they waddled along. (Küçük ördek yavruları, yürürken annelerine yakın takip ettiler.)
12. The puny sapling had a long way to grow before becoming a full-sized tree. (Kısa boylu fidanın, tam boyutlu bir ağaç haline gelmeden önce uzun bir yolu vardı.)
13. The puny building was overshadowed by the skyscrapers surrounding it. (Kısa boylu bina, etrafındaki gökdelenler tarafından gölgede bırakıldı.)
14. His puny stride made it difficult to keep up with the other runners. (Onun kısa adımları, diğer koşucularla ayak uydurmayı zorlaştırdı.)
15. The puny toy car was no match for the real one. (Kı