Prove İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prove İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prove

Prove, bir iddianın doğru olduğunu göstermek ya da kanıtlamak anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. I will prove to my boss that I am the best candidate for the job. (Patronuma iş için en iyi aday olduğumu kanıtlayacağım.)
  2. He needs to prove his innocence in the court. (Mahkemede masumiyetini kanıtlaması gerekiyor.)
  3. The research data proved that the hypothesis was incorrect. (Araştırma verileri hipotezin yanlış olduğunu kanıtladı.)
  4. The athlete proved his critics wrong by winning the championship. (Sporcu, şampiyonluğu kazanarak eleştirmenlerinin yanıldığını kanıtladı.)
  5. She proved to be a reliable friend in times of need. (İhtiyaç anlarında güvenilir bir arkadaş olduğunu kanıtladı.)
  6. The defendant failed to prove his case and was found guilty. (Sanık, davasını kanıtlayamadı ve suçlu bulundu.)
  7. The new medication has proved to be effective in treating the disease. (Yeni ilaç hastalığın tedavisinde etkili olduğunu kanıtladı.)
  8. She tried to prove her point by presenting strong evidence. (Güçlü kanıtlar sunarak noktasını kanıtlamaya çalıştı.)
  9. The experiment proved the theory to be true. (Deney, teorinin doğru olduğunu kanıtladı.)
  10. He must prove himself worthy of the scholarship. (Bursun kendisine layık olduğunu kanıtlaması gerekiyor.)
  11. The witness was able to prove the defendant’s guilt beyond a reasonable doubt. (Tanık, sanığın suçluğunu makul bir şüphe olmadan kanıtlamayı başardı.)
  12. She hopes to prove her worth to the company by completing the project successfully. (Proje başarıyla tamamlayarak şirkete değerini kanıtlamayı umuyor.)
  13. The teacher asked the student to prove his answer with a detailed explanation. (Öğretmen öğrenciden ayrıntılı bir açıklama ile cevabını kanıtlamasını istedi.)
  14. The experiment did not prove the hypothesis, so further research is needed
  1. He was determined to prove his father wrong about his career choice. (Babaının meslek seçimi konusundaki yanlışını kanıtlamak için kararlıydı.)
  2. The data collected will be used to prove or disprove the theory. (Toplanan veriler teorinin doğru olup olmadığını kanıtlamak veya çürütmek için kullanılacak.)
  3. The student must prove his knowledge by passing the exam. (Öğrenci, sınavı geçerek bilgisini kanıtlamalıdır.)
  4. She was able to prove her innocence with the help of a reliable witness. (Güvenilir bir tanığın yardımıyla masumiyetini kanıtlamayı başardı.)
  5. The lawyer presented evidence to prove his client’s innocence. (Avukat, müvekkilinin masumiyetini kanıtlamak için kanıt sundu.)
  6. The company needs to prove its commitment to environmental sustainability. (Şirket, çevresel sürdürülebilirliğe olan bağlılığını kanıtlamalıdır.)

Turkish translations:

  1. Patronuma iş için en iyi aday olduğumu kanıtlayacağım.
  2. Mahkemede masumiyetini kanıtlaması gerekiyor.
  3. Araştırma verileri hipotezin yanlış olduğunu kanıtladı.
  4. Sporcu, şampiyonluğu kazanarak eleştirmenlerinin yanıldığını kanıtladı.
  5. İhtiyaç anlarında güvenilir bir arkadaş olduğunu kanıtladı.
  6. Sanık, davasını kanıtlayamadı ve suçlu bulundu.
  7. Yeni ilaç hastalığın tedavisinde etkili olduğunu kanıtladı.
  8. Güçlü kanıtlar sunarak noktasını kanıtlamaya çalıştı.
  9. Deney, teorinin doğru olduğunu kanıtladı.
  10. Bursun kendisine layık olduğunu kanıtlaması gerekiyor.
  11. Tanık, sanığın suçluğunu makul bir şüphe olmadan kanıtlamayı başardı.
  12. Proje başarıyla tamamlayarak şirkete değerini kanıtlamayı umuyor.
  13. Öğretmen öğrenciden ayrıntılı bir açıklama ile cevabını kanıtlamasını istedi.
  14. Deney, hipotezi kanıtlayamadığı için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
  15. Babaının meslek seçimi konusundaki yanlışını kanıtlamak için kararlıydı.
  16. Toplanan veriler teorinin doğru olup ol

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.