Propel İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Propel İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Propel Nedir?

Propel, hareket ettirmek veya itmek için kullanılan bir fiildir. Genellikle güçlü bir kuvvet veya enerji kullanarak bir nesneyi hızlandırmak veya hareket ettirmek anlamında kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. We need to propel the boat forward with the oars. (Tekneyi küreklerle ileriye doğru itmemiz gerekiyor.)
2. The rocket engines will propel the spacecraft into orbit. (Roket motorları uzay aracını yörüngeye doğru hareket ettirecek.)
3. She used her popularity to propel herself to the top of the company. (Popülerliğini kullanarak şirketin en üstüne çıktı.)
4. The wind will propel the sailboat across the lake. (Rüzgar, yelkenli tekneyi gölün ötesine doğru itecek.)
5. The company’s innovative products have helped propel it to success. (Şirketin yenilikçi ürünleri onu başarıya itti.)
6. The captain used the ship’s engines to propel it through the rough seas. (Kaptan, geminin motorlarını kullanarak sert denizlerden geçirmeyi başardı.)
7. The band’s hit single propelled them to stardom. (Grubun hit şarkısı onları ünlü olmaya itti.)
8. The car’s powerful engine can propel it from 0 to 60 mph in just a few seconds. (Arabanın güçlü motoru, sadece birkaç saniyede 0’dan 60 mph hıza ulaşmasını sağlayabilir.)
9. The team’s strong defense propelled them to victory in the championship game. (Takımın güçlü savunması, şampiyonluk maçında zaferlerine yardımcı oldu.)
10. The company’s aggressive marketing campaign helped propel sales to record levels. (Şirketin agresif pazarlama kampanyası, satışları rekor seviyelere taşımaya yardımcı oldu.)
11. The swimmer’s powerful strokes propelled him through the water. (Yüzücünün güçlü çekişleri, suyun içinde hareket etmesine yardımcı oldu.)
12. The rising stock prices have propelled the company’s profits to new heights. (Artan hisse fiyatları, şirketin karını yeni seviyelere taşıdı.)
13. The invention of the steam engine propelled the Industrial Revolution forward. (Buhar motorunun icadı Sanayi Devrimi’ni ileriye doğru itti.)
14. The team’s strong work ethic has propelled them to the top of the league standings. (Takımın güçlü çalışma ahlakı, onları lig sıralamasının en üstüne taşıdı.)
15. The runner’s fast pace propelled her to the finish line first. (Koşucunun hızlı tempolu koşusu, onu ilk önce bitiş çizgisine taşıdı.)
16. The company’s expansion into international markets has propelled it to become a global leader. (Şirketin uluslararası pazarlara açıl

ması, onu küresel bir lider haline getirdi.)
17. The concert’s high-energy performance propelled the audience into a frenzy. (Konserin yüksek enerjili performansı, izleyicileri bir çılgınlığa sürükledi.)

18. The athlete’s determination propelled him to break the world record. (Sporcu kararlılığıyla dünya rekorunu kırmayı başardı.)
19. The company’s investment in research and development has propelled it to the forefront of innovation. (Şirketin araştırma ve geliştirmeye yaptığı yatırım, onu yeniliklerin öncüsü haline getirdi.)
20. The strong wind propelled the leaves across the yard. (Güçlü rüzgar yaprakları bahçenin etrafında sürükledi.)