Proof İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Proof İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Proof

Proof, bir iddianın veya bir şeyin doğru olduğunu kanıtlamak için sunulan delil veya kanıttır.

1. The lawyer presented proof that his client was innocent. (Avukat, müvekkilinin masum olduğunu kanıtlamak için delil sundu.)
2. Can you provide proof of your identity? (Kimliğinin kanıtını sağlayabilir misin?)
3. The scientist needs more proof to support his theory. (Bilim adamı, teorisini desteklemek için daha fazla kanıta ihtiyaç duyuyor.)
4. There is no proof that ghosts exist. (Hayaletlerin var olduğuna dair hiçbir kanıt yok.)
5. The teacher asked the students for proof of their research. (Öğretmen, öğrencilerden araştırmalarının kanıtını istedi.)
6. The company requested proof of purchase before issuing a refund. (Şirket, iade işlemi yapmadan önce satın alma kanıtı istedi.)
7. The defendant’s alibi lacked proof and was deemed unreliable. (Sanığın alibi kanıt eksikliği nedeniyle güvenilmez olarak değerlendirildi.)
8. The math problem required proof before it could be considered solved. (Matematik problemi çözülmüş kabul edilmeden önce kanıt gerektiriyordu.)
9. The detective gathered proof to build a case against the suspect. (Dedektif, şüpheliye karşı bir dava oluşturmak için kanıt topladı.)
10. The athlete’s drug test provided proof of performance-enhancing substances. (Sporcu, doping testiyle performans artırıcı maddelerin kanıtını sağladı.)
11. Without proof of insurance, the driver couldn’t register his car. (Sigorta kanıtı olmadan, sürücü arabasını kaydedemezdi.)
12. The photo was the only proof that the event had actually occurred. (Fotoğraf, olayın gerçekten gerçekleştiğinin tek kanıtıydı.)
13. The witness’s testimony provided crucial proof in the trial. (Tanığın ifadesi davada önemli bir kanıt sağladı.)
14. The archaeologist used pottery fragments as proof of an ancient civilization. (Arkeolog, antik bir medeniyetin kanıtı olarak çömlek parçalarını kullandı.)
15. The project required proof of concept before it could be funded. (Proje, finanse edilmeden önce kavram kanıtı gerektiriyordu.)
16. The email served as proof of their agreement. (E-posta, anlaşmalarının kanıtı olarak hizmet etti.)
17. The DNA test provided irrefutable proof of the suspect’s guilt. (DNA testi, şüphelinin suçluluğunun çürütülemez kanıtını sağladı.)
18. The artist’s sketches were proof of his talent. (Sanatçının çizimleri, yeteneğinin kanıtıydı.)
19. The news article lacked proof and was therefore deemed unreliable. (Haber makalesi, kanıt eksikliği neden

iyle güvenilmez olarak değerlendirildi.)
20. The company required proof of income before approving the loan application. (Şirket, kredi başvurusunu onaylamadan önce gelir kanıtı istedi.)