Presence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Presence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Presence

Presence, varlık, mevcudiyet anlamına gelir. Bir kişi, bir nesne veya bir yerin var olduğunu ifade eder. İşte Presence kelimesinin örnek cümlelerle kullanımı:

1. Her presence in the room made him nervous. (Odanın içindeki mevcudiyeti onu sinirlendirdi.)
2. The presence of a security guard made the area feel safer. (Bir güvenlik görevlisinin varlığı bölgenin daha güvenli hissettirmesini sağladı.)
3. I could sense his presence in the dark. (Karanlıkta onun varlığını hissedebiliyordum.)
4. The presence of the President at the event created a lot of excitement. (Başkan’ın etkinlikteki mevcudiyeti birçok heyecan yarattı.)
5. The absence of her presence was felt by everyone. (Onun mevcudiyetinin yokluğu herkes tarafından hissedildi.)
6. The presence of her parents made her feel safe. (Ailesinin varlığı onu güvende hissettirdi.)
7. The presence of so many people in the room made it difficult to breathe. (Odada bu kadar çok insanın mevcudiyeti nefes almayı zorlaştırdı.)
8. The presence of a foreign object in his eye caused him a lot of pain. (Gözünde yabancı bir cismin varlığı ona çok acı verdi.)
9. The presence of a new competitor in the market changed the game. (Pazardaki yeni bir rakibin varlığı oyunu değiştirdi.)
10. The presence of a rainbow after the storm was a sign of hope. (Fırtınadan sonra gökkuşağının varlığı umut işaretiydi.)
11. The presence of a high fever indicated that he was sick. (Yüksek ateşin varlığı onun hasta olduğunu gösterdi.)
12. The presence of a big crowd at the concert made it a memorable night. (Konserdeki kalabalığın varlığı geceyi unutulmaz kıldı.)
13. The presence of a spider in the room scared her. (Odadaki bir örümceğin varlığı onu korkuttu.)
14. The presence of her ex-boyfriend at the party made her uncomfortable. (Eski erkek arkadaşının partiye gelmesi onu rahatsız etti.)
15. The presence of a full moon made the night bright. (Dolunayın varlığı geceyi aydınlattı.)
16. <

Her presence at the meeting was crucial to the success of the project. (Toplantıdaki mevcudiyeti proje başarısı için hayati önem taşıyordu.)
17. The presence of a beautiful garden outside her window brought her joy. (Penceresinin dışında güzel bir bahçenin varlığı ona mutluluk getirdi.)

18. The presence of a famous actor on set caused a lot of excitement among the crew. (Ünlü bir oyuncunun setteki varlığı ekibin arasında büyük heyecan yarattı.)
19. The presence of an uninvited guest at the party caused some tension. (Partide davetli olmayan bir misafirin varlığı bazı gerilimlere sebep oldu.)
20. The presence of a broken vase on the floor indicated that something had gone wrong. (Yere düşmüş kırık bir vazodaki mevcudiyet bir şeylerin ters gittiğini gösterdi.)