Premises İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Premises İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Premises Nedir?

Premises, “ön koşul” veya “öncül” anlamına gelir. Genellikle bir argümanın veya mantıksal bir düşüncenin temelini oluşturan şeyi ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. The premises of the argument were flawed. (Argümanın öncülleri hatalıydı.)
2. The conclusion was based on false premises. (Sonuç yanlış öncüllere dayanıyordu.)
3. I cannot accept your argument because your premises are incorrect. (Öncülleriniz yanlış olduğu için argümanınızı kabul edemiyorum.)
4. The premises of the building were damaged in the earthquake. (Binanın öncülleri depremde hasar gördü.)
5. The detective gathered evidence at the crime scene and used it to build his premises. (Dedektif olay yerinde delil topladı ve öncüllerini oluşturmak için kullandı.)
6. The premises of the theory were based on outdated research. (Teorinin öncülleri eski araştırmalara dayanıyordu.)
7. In order to prove her point, she had to establish the premises first. (Noktasını kanıtlamak için önce öncülleri kurması gerekiyordu.)
8. The premises of the contract were clearly stated in the document. (Sözleşmenin öncülleri belgeye açıkça yazılmıştı.)
9. The professor spent the entire lecture explaining the premises of the argument. (Profesör, argümanın öncüllerini açıklamak için bütün dersi harcadı.)
10. The defendant’s argument was based on faulty premises. (Sanığın argümanı hatalı öncüllere dayanıyordu.)
11. The premises of the research were carefully selected to ensure accurate results. (Araştırmanın öncülleri doğru sonuçları sağlamak için özenle seçildi.)
12. The journalist investigated the premises of the story before publishing it. (Gazeteci, hikayenin öncüllerini yayınlamadan önce araştırdı.)
13. The premises of the proposal were debated for hours before a decision was reached. (Önerinin öncülleri hakkında saatlerce tartışıldıktan sonra bir karara varı

14. The lawyer carefully examined the premises of the case before presenting his argument. (Avukat, argümanını sunmadan önce davayla ilgili öncülleri dikkatlice inceledi.)
15. The success of the project depended on the accuracy of its premises. (Projenin başarısı öncüllerinin doğruluğuna bağlıydı.)
16. The conclusion cannot be reached without first establishing the correct premises. (Doğru öncüller kurulmadan sonuca ulaşılamaz.)
17. The premises of the scientific theory were based on empirical evidence. (Bilimsel teorinin öncülleri, deneysel kanıtlara dayanıyordu.)
18. The premises of the argument were not well-supported by the available evidence. (Argümanın öncülleri, mevcut kanıtlarla iyi desteklenmiyordu.)
19. The premises of the book were based on the author’s personal experience. (Kitabın öncülleri yazarın kişisel deneyimlerine dayanıyordu.)
20. The conclusion was sound, but the premises on which it was based were flawed. (Sonuç sağlamdı, ancak üzerine inşa edildiği öncüller hatalıydı.)