Precede İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Precede İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Precede İle İlgili Cümleler

Precede (verb): to come before in time, order, or rank.

1. The appetizers will precede the main course. (Ara sıcaklar ana yemeğin önünde gelecek.)
2. In the hierarchy of the company, the CEO precedes the COO. (Şirket hiyerarşisinde CEO COO’dan önce gelir.)
3. History shows that wars often precede economic recessions. (Tarih, savaşların genellikle ekonomik durgunluklardan önce geldiğini gösterir.)
4. Please make sure to precede your signature with the date. (Lütfen imzanızın önüne tarihi eklemeyi unutmayın.)
5. The opening act will precede the headliner at the concert. (Açılış sanatçısı konserde ana sanatçıdan önce gelecek.)
6. The introduction should precede the body of the essay. (Giriş, makalenin ana kısmından önce gelmelidir.)
7. The press conference will precede the product launch. (Basın toplantısı, ürün lansmanından önce olacak.)
8. Good manners precede social status. (İyi huylar, sosyal statüden önce gelir.)
9. A warning usually precedes a disciplinary action. (Uyarı genellikle disiplin cezasından önce gelir.)
10. The team captain will precede the rest of the players onto the field. (Takım kaptanı, diğer oyuncuları sahaya çıkmadan önce yönlendirecek.)
11. The symptoms of a cold typically precede the onset of a fever. (Soğuk algınlığının belirtileri genellikle ateşin başlamasından önce gelir.)
12. The conclusion of the report should precede the recommendations. (Raporun sonucu, önerilerden önce gelmelidir.)
13. The bride will precede her bridesmaids down the aisle. (Gelin, nedime arkadaşlarının önünde koridordan yürüyecek.)
14. Safety procedures must always precede productivity. (Güvenlik prosedürleri her zaman üretkenlikten önce gelmelidir.)
15. The title page should precede the table of contents in a book. (Kitapta içindekiler sayfasından önce bir başlık sayfası olmalıdır.)
16. A feeling of unease can precede a panic attack. (Tehdit hissi, panik ataktan önce gelebilir.)
17. A successful negotiation will precede a signed contract. (Başarılı bir müzakere, imzalanan bir sözleşmeden önce gelir.)
18. The prologue precedes the

story in a novel. (Bir romanda, öyküye giriş kısmı olan prolog öyküden önce gelir.)
19. A period of calm can precede a storm. (Bir fırtına öncesi dönemde sakin bir süreç yaşanabilir.)

20. The warm-up exercises should precede the actual workout. (Isınma egzersizleri, gerçek antrenmandan önce yapılmalıdır.)