Plop İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Plop İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Plop İle İlgili Cümleler

Anlamı: Plop, sıvı veya yumuşak bir şeyin suya düşerken yaptığı hafif patlama veya plırt diye bir sesi ifade eden bir kelime.

1. The raindrops plopped into the puddles. (Yağmur damlacıkları su birikintilerine pıt diye düştü.)
2. He heard the plop of the fishing line hitting the water. (Balıkçılık hattının suya düşmesiyle plop sesini duydu.)
3. The frog made a loud plop as it jumped into the pond. (Kurbağa göletin içine atladığında yüksek bir plop sesi çıkardı.)
4. The watermelon plopped onto the ground when it fell off the table. (Karpuz masadan düştüğünde yere plop diye düştü.)
5. She plopped down onto the couch after a long day at work. (Uzun bir iş gününden sonra kanepeye plop diye oturdu.)
6. The pancake batter made a satisfying plop as it hit the frying pan. (Krep hamuru tavaya düşerken memnuniyet verici bir şekilde plop sesi çıkardı.)
7. He dropped the rock into the pond and heard a satisfying plop. (Kayayı gölete attı ve tatmin edici bir plop sesi duydu.)
8. The diver made a graceful plop into the water. (Dalgıç, suya zarifçe plop diye girdi.)
9. The hot oil made a dangerous plop when the water from the frozen food hit it. (Sıcak yağ, donmuş yiyeceklerin içindeki suya temas ettiğinde tehlikeli bir şekilde plop diye patladı.)
10. The chef was pleased with the plop of the dough as it hit the countertop. (Aşçı hamurun tezgaha plop diye düştüğünden memnun kaldı.)
11. The child giggled at the plop of the toy into the bathtub. (Çocuk oyuncakların küvete plop diye düşmesine kıkırdadı.)
12. She heard the plop of the letter hitting the doormat. (Mektubun kapı paspasına plop diye düştüğünü duydu.)
13. The bird made a soft plop as it landed on the branch. (Kuş, dalın üzerine yumuşak bir şekilde plop diye kondu.)
14. The basketball made a satisfying plop as it went through the hoop. (Basketbol, halkadan geçerken tatmin edici bir şekilde plop diye ses çıkardı.)
15. He heard the plop of the stone hitting the water and watched the ripples spread out. (Suya düşen taşın plop diye çıkmasını duydu ve yayılan dalgaları izledi.)
16. The rain made a steady plop as it hit the roof. (Yağmur, çatıya düşerken düzenli bir plop sesi çıkardı.)
17. She plopped the package onto the counter and waited for it to be

scanned. (Paketi tezgaha plop diye bıraktı ve taranmasını bekledi.)
18. The cat made a playful plop as it jumped onto the bed. (Kedi, yatağa atlayarak oyunlu bir plop sesi çıkardı.)

19. The drops of paint plopped onto the canvas as she worked on her masterpiece. (Başyapıtı üzerinde çalışırken, boya damlacıkları tuvale plop diye düştü.)
20. The stone made a satisfying plop as it hit the bottom of the well. (Taş kuyunun dibine plop diye düştüğünde tatmin edici bir ses çıkardı.)