Feistiness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Feistiness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Feistiness nedir?

Feistiness, İngilizce’de “kızgınlık, saldırganlık ve cesaret” anlamına gelen bir sıfat olarak kullanılır. Bu kelime, genellikle insanların güçlü karakterlerini ifade etmek için kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. Despite her small size, she always had a feisty personality. (Küçük boyuna rağmen, her zaman fevri bir kişiliği vardı.)
  2. He showed his feistiness by standing up to the bully. (Zorbaya karşı durarak cesaretini gösterdi.)
  3. Her feistiness often gets her into trouble. (Onun kızgınlığı sıklıkla onu sorunların içine sokar.)
  4. The feistiness of the team was what led them to victory. (Takımın cesareti onları zaferlere götüren şeydi.)
  5. She tackled the challenge with her usual feistiness. (O, meydan okumayı sıradaki cesaretiyle ele aldı.)
  6. His feistiness in negotiations earned him a great deal. (Müzakerelerdeki saldırganlığı ona büyük bir kazanç sağladı.)
  7. Her feistiness was contagious, and soon everyone was fired up. (Onun saldırganlığı bulaşıcıydı ve yakında herkes alevlendi.)
  8. The team captain’s feistiness inspired his teammates to play harder. (Takım kaptanının cesareti, takım arkadaşlarını daha sert oynamaya teşvik etti.)
  9. She didn’t back down from the challenge, showing her feistiness. (Meydan okumadan geri adım atmadı ve kızgınlığını gösterdi.)
  10. The feistiness of the young athlete was what caught the coach’s eye. (Genç sporcu cesaretiyle koçun dikkatini çeken şeydi.)
  11. Her feistiness often gets her in trouble, but she never backs down. (Onun saldırganlığı sıklıkla onu sorunların içine sokar, ama asla geri adım atmaz.)
  12. The team’s feistiness was what made them champions. (Takımın cesareti onları şampiyon yapan şeydi.)
  13. The politician’s feistiness made her a force to be reckoned with. (Politikacının cesareti onu saygın bir güç haline getirdi.)
  14. His feistiness was what kept him going in the face of adversity. (Onun saldırganlığı zorluklar karşısında onu ayakta tutan şeydi.)
  15. The feistiness of the dog was what made it a great guard dog. (Köpeğin cesareti onu harika bir bekçi köpeği yapan şeydi.)
  16. She approached the challenge with a feisty attitude. (Meydan okumaya fevri bir tutumla yaklaştı.)
  17. The boxer’s feistiness was what made him a champion. (Boksörün cesareti onu bir şampiyon yapan şeydi.)
  1. The coach loved the feistiness of the rookie player. (Koç, yeni oyuncunun cesaretini sevdi.)
  2. Her feistiness was what made her a successful businesswoman. (Onun saldırganlığı onu başarılı bir iş kadını yapan şeydi.)
  3. The feistiness of the team’s fans was what made the stadium so lively. (Takımın taraftarlarının cesareti, stadyumu canlı kılan şeydi.)

(Türkçe çevirileri parantez içinde verilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.