Plonk İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Plonk İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Plonk

Plonk, İngilizce argoda “çok kötü bir şarap” anlamına gelir.

Örnek cümleler:

1. I had to plonk down on the couch after a long day at work. (Uzun bir iş gününden sonra kanepeye çökmem gerekti.)
2. She plonked her bag on the table and sighed heavily. (Çantasını masaya koydu ve ağır bir şekilde iç çekti.)
3. He plonked the book in front of me and said, “You have to read this.” (Kitabı önüme koydu ve “Bu kitabı okumalısın” dedi.)
4. I accidentally plonked my phone into the sink and now it won’t turn on. (Telefonumu yanlışlıkla lavaboya düşürdüm ve şimdi açılmıyor.)
5. The children plonked themselves on the floor and started playing with their toys. (Çocuklar yerlere oturup oyuncaklarıyla oynamaya başladılar.)
6. The chef plonked a piece of meat on the grill and started cooking. (Aşçı eti ızgara üzerine koydu ve pişirmeye başladı.)
7. I plonked the remote control on the coffee table and turned on the TV. (Kumandalığı sehpanın üstüne bıraktım ve televizyonu açtım.)
8. The horse plonked its hooves on the ground as it galloped through the field. (At, tarlayı koşarken toprağa ayaklarını vurdu.)
9. She plonked herself in the chair and began to read her book. (Koltuğa oturdu ve kitabını okumaya başladı.)
10. The company plonked a huge statue in the middle of the plaza to celebrate its anniversary. (Şirket, yıldönümünü kutlamak için meydana dev bir heykel yerleştirdi.)
11. He plonked the plate of food in front of me and said, “Bon appétit!” (Yemeği önüme koydu ve “Afiyet olsun!” dedi.)
12. The rain plonked on the roof of the car as we drove down the highway. (Yolda ilerlerken yağmur arabamızın çatısına tıkır tıkır düştü.)
13. The guitarist plonked his fingers on the strings and started playing a beautiful melody. (Gitaristi parmaklarıyla tellere vurdu ve güzel bir melodi çalmaya başladı.)
14. She plonked the baby in the stroller and went for a walk in the park. (Bebek arabasına koydu ve parkta yürüyüşe çıktı.)
15. The basketball player plonked the ball into the net and scored a three-pointer. (Basketbolcu topu fileye soktu ve üçlük attı.)
16. I plonked my backpack on the ground and sat down to rest. (Sırt çantamı yere bıraktım ve dinlenmek için oturdum.)
17. The cat plonked itself in the sunbeam and started to purr contentedly. (Kedi güneş

17. The cat plonked itself in the sunbeam and started to purr contentedly. (Kedi güneş ışınlarına oturdu ve mutlu bir şekilde mırıldanmaya başladı.)
18. He plonked his hat on his head and headed out the door. (Şapkasını başına koydu ve kapıdan çıktı.)
19. The airplane plonked down on the runway and came to a stop. (Uçak pistte indi ve durdu.)
20. The drunk man plonked himself on the barstool and ordered another drink. (Sarhoş adam bar taburesine oturdu ve bir içki daha sipariş etti.)