Pinpoint İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pinpoint İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pinpoint Nedir?

Pinpoint kelimesi İngilizce dilinde “kesin bir şekilde belirlemek veya tanımlamak” anlamına gelir. Bu kelime genellikle “precisely determine” veya “identify with great accuracy” şeklinde de ifade edilebilir. İşte, “pinpoint” kelimesini içeren 20 örnek cümle:

1. I need you to pinpoint the exact location of the accident. (Kazanın tam yerini belirlemeniz gerekiyor.)
2. The detective was able to pinpoint the time of the crime. ( Dedektif suçun zamanını kesin olarak belirleyebildi.)
3. The teacher helped the student pinpoint the error in his essay. (Öğretmen öğrenciye denemesindeki hatayı kesin olarak belirlemesinde yardımcı oldu.)
4. We need to pinpoint the source of the problem before we can solve it. (Çözmeden önce problem kaynağını belirlememiz gerekiyor.)
5. The scientist was able to pinpoint the exact age of the fossils. (Bilim adamı fosillerin kesin yaşını belirleyebildi.)
6. We were able to pinpoint the issue and resolve it quickly. (Sorunu tespit ettik ve hızlı bir şekilde çözdük.)
7. The doctor used X-rays to pinpoint the location of the fracture. (Doktor kırığın yeri tespit etmek için X-ışınları kullandı.)
8. The company was able to pinpoint the cause of the decline in sales. (Şirket satışlardaki düşüşün nedenini belirleyebildi.)
9. The pilot was able to pinpoint the landing spot in the fog. (Pilot sisli havada iniş noktasını tespit edebildi.)
10. We need to pinpoint the exact date of the event. (Olayın tam tarihini belirlememiz gerekiyor.)
11. The therapist helped the patient pinpoint the root of her anxiety. (Terapist hastanın kaygısının kökünü kesin olarak belirlemesine yardımcı oldu.)
12. The company was able to pinpoint the reason for the software bug. (Şirket yazılım hatasının nedenini belirleyebildi.)
13. The archaeologist used carbon dating to pinpoint the age of the artifacts. (Arkeolog eserlerin yaşını belirlemek için karbon tarihi kullanmıştı.)
14. We need to pinpoint the cause of the system failure. (Sistem hatasının nedenini belirlememiz gerekiyor.)
15. The researcher was able to pinpoint the genetic mutation responsible for the disease. (Araştırmacı hastalığı sorumlu genetik mutasyonu belirleyebildi.)
16. The analyst was able to pinpoint the cause of the stock market crash. (Analizci hisse senedi piyasası çöküşünün nedenini belirleyebildi.)
17. The meteorologist was able to pinpoint the location of the tornado. (Meteorolog tayfunun yerini tespit edebildi.)
18. The geologist used seismic data to pinpoint the location of the earthquake’s epicenter. (Jeolog depremin merkez üssünün yerini

belirlemek için sismik verileri kullandı.)
19. The coach helped the athlete pinpoint the area where he needed to improve. (Antrenör atletin geliştirmesi gereken alanı kesin olarak belirlemesine yardımcı oldu.)

20. The technician was able to pinpoint the faulty component and replace it. (Teknisyen arızalı bileşeni tespit edip değiştirebildi.)

Bu örnek cümlelerde, “pinpoint” kelimesi birçok farklı bağlamda kullanılmaktadır. Kelime, bir yerin, bir zamanın, bir nesnenin veya bir durumun kesin olarak belirlenmesiyle ilgili olabilir. Ayrıca, bir problem veya hatanın nedenini belirlemek için de kullanılabilir.