Pinnacle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pinnacle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pinnacle

Pinnacle, Türkçe anlamıyla “zirve, doruk, en yüksek nokta” gibi anlamları olan bir kelime olarak kullanılır. Aşağıda, kelimenin İngilizce cümle içinde kullanımına örnekler verilmiştir.

  1. She reached the pinnacle of her career when she became the CEO of the company. (Kariyerinin zirvesine, şirketin CEO’su olduğunda ulaştı.)
  2. The mountain climbers finally reached the pinnacle of the mountain after days of climbing. (Dağcılar, günlerce tırmanıştan sonra nihayet dağın zirvesine ulaştılar.)
  3. The new skyscraper in the city will be the pinnacle of modern architecture. (Şehirdeki yeni gökdelen, modern mimarinin en yüksek noktası olacak.)
  4. Winning the championship was the pinnacle of the team’s success. (Şampiyonluğu kazanmak, takımın başarısının doruk noktasıydı.)
  5. The artist’s latest album is the pinnacle of her musical career. (Sanatçının son albümü, müzik kariyerinin en yüksek noktasıdır.)
  6. The company’s latest product is considered the pinnacle of technological advancement. (Şirketin son ürünü, teknolojik ilerlemenin en yüksek noktası olarak kabul ediliyor.)
  7. The mountaineer’s ambition was to climb the pinnacle of Everest. (Dağcının hırsı, Everest’in zirvesine tırmanmaktı.)
  8. The movie star’s performance in the film was the pinnacle of her acting career. (Film yıldızının filmdeki performansı, oyunculuk kariyerinin zirvesiydi.)
  9. The luxurious hotel suite was the pinnacle of comfort and elegance. (Lüks otel süiti, konfor ve zarafetin en yüksek noktasıydı.)
  10. The chef’s signature dish was considered the pinnacle of culinary art. (Aşçının imza yemeği, mutfak sanatının en yüksek noktası olarak kabul ediliyordu.)
  11. The athlete’s gold medal was the pinnacle of his sporting career. (Sporcu için altın madalya, spor kariyerinin zirvesiydi.)
  12. The opera singer’s performance was the pinnacle of the evening’s entertainment. (Opera şarkıcısının performansı, akşam eğlencesinin zirvesiydi.)
  13. The novel’s plot twist was the pinnacle of the author’s creativity. (Romanın hikaye örgüsü, yazarın yaratıcılığının en yüksek noktasıydı.)
  14. The painting was considered the pinnacle of the artist’s oeuvre. (Resim, sanatçının eserlerinin en yüksek noktası olarak kabul ediliyordu.)
  15. The engineer’s invention was the pinnacle of technological innovation. (Mühendisin icadı, teknolojik yeniliklerin en yüksek noktasıydı.)
  16. The city’s new concert hall will be the pinnacle of its cultural offerings. (Şehrin yeni konser salonu, kültürel sunumlarının en yüksek

noktası olacak.)
17. The athlete’s perfect score was the pinnacle of her performance. (Sporcu için mükemmel skor, performansının zirvesiydi.)

  1. The company’s latest advertisement campaign was considered the pinnacle of marketing strategy. (Şirketin son reklam kampanyası, pazarlama stratejisinin en yüksek noktası olarak kabul edildi.)
  2. The university’s research department is considered the pinnacle of scientific innovation. (Üniversitenin araştırma departmanı, bilimsel yeniliklerin en yüksek noktası olarak kabul ediliyor.)
  3. The ballet dancer’s performance was the pinnacle of grace and beauty. (Bale dansçısının performansı, zarafet ve güzelliğin en yüksek noktasıydı.)

(Her cümle, kelimenin kullanıldığı bağlama göre farklı bir Türkçe çeviriye sahip olabilir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.