Pile İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Pile
Pile, birçok nesnenin yığın halinde toplanması anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- I need to sort through this pile of papers before I can find what I’m looking for. (Bu yığın kağıdı ayıklamam gerekiyor, aradığım şeyi bulana kadar.)
- She stacked a pile of books on her desk before starting her research. (Araştırmasına başlamadan önce masasına bir yığın kitap koydu.)
- The leaves were piled high in the yard after the windstorm. (Fırtınadan sonra yapraklar bahçede yüksek yığınlar halinde birikti.)
- I added another log to the pile of firewood near the fireplace. (Şömine yakınındaki odun yığınına başka bir kütük ekledim.)
- He’s got a pile of laundry to do this weekend. (Bu hafta sonu yapacak bir yığın çamaşırları var.)
- She threw her clothes in a pile on the floor and collapsed onto her bed. (Kıyafetlerini yere yığıp yatağına çöktü.)
- The workers piled bricks to construct the wall. (İşçiler duvarı inşa etmek için tuğlaları yığdılar.)
- He had a pile of dishes to wash after the dinner party. (Yemek partisinden sonra yıkayacak bir yığın tabağı vardı.)
- The kids piled sand to make a sandcastle on the beach. (Çocuklar kumdan kale yapmak için kumu yığdılar.)
- I bought a pile of souvenirs to bring back home from my trip. (Seyahatimden evime götürmek için bir yığın hediyelik eşya satın aldım.)
- The company had a pile of applications to review for the job opening. (Şirket, iş ilanı için gözden geçirmesi gereken bir yığın başvuru dosyası vardı.)
- They piled their backpacks at the entrance before entering the museum. (Müzeye girmeden önce çantalarını girişte yığdılar.)
- The garbage truck came to pick up the pile of trash on the curb. (Çöp kamyonu, kaldırımdaki çöp yığınını almaya geldi.)
- The chef chopped a pile of vegetables for the soup. (Şef, çorba için bir yığın sebze doğradı.)
- She dug through the pile of clothes in the store to find her size. (Mağazadaki kıyafet yığınının içinde boyutunu bulmak için kazdı.)
- They piled stones to create a path in the garden. (Bahçede bir yol oluşturmak için taşları yığdılar.)
- He threw his dirty clothes into a pile in the laundry room. (Kirli kıyafetlerini çamaşır odasındaki yığının içine attı.)
- The store had a pile of boxes waiting to be unpacked. (Mağazanın açılmayı bekleyen bir yığın kutusu vardı.)
- The kids enjoyed jumping into the pile of leaves they had raked up. (Çocuklar, taramış oldukları yaprak yığınının içine atlamaktan keyif aldılar.)
- The construction workers had to remove a large pile of rubble before they could begin rebuilding. (İnşaat işçileri, yeniden inşa etmeye başlamadan önce büyük bir moloz yığınını kaldırmak zorunda kaldılar.)
Hemen Yorum Yaz