Pile İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pile İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pile

Pile, birçok nesnenin yığın halinde toplanması anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. I need to sort through this pile of papers before I can find what I’m looking for. (Bu yığın kağıdı ayıklamam gerekiyor, aradığım şeyi bulana kadar.)
  2. She stacked a pile of books on her desk before starting her research. (Araştırmasına başlamadan önce masasına bir yığın kitap koydu.)
  3. The leaves were piled high in the yard after the windstorm. (Fırtınadan sonra yapraklar bahçede yüksek yığınlar halinde birikti.)
  4. I added another log to the pile of firewood near the fireplace. (Şömine yakınındaki odun yığınına başka bir kütük ekledim.)
  5. He’s got a pile of laundry to do this weekend. (Bu hafta sonu yapacak bir yığın çamaşırları var.)
  6. She threw her clothes in a pile on the floor and collapsed onto her bed. (Kıyafetlerini yere yığıp yatağına çöktü.)
  7. The workers piled bricks to construct the wall. (İşçiler duvarı inşa etmek için tuğlaları yığdılar.)
  8. He had a pile of dishes to wash after the dinner party. (Yemek partisinden sonra yıkayacak bir yığın tabağı vardı.)
  9. The kids piled sand to make a sandcastle on the beach. (Çocuklar kumdan kale yapmak için kumu yığdılar.)
  10. I bought a pile of souvenirs to bring back home from my trip. (Seyahatimden evime götürmek için bir yığın hediyelik eşya satın aldım.)
  11. The company had a pile of applications to review for the job opening. (Şirket, iş ilanı için gözden geçirmesi gereken bir yığın başvuru dosyası vardı.)
  12. They piled their backpacks at the entrance before entering the museum. (Müzeye girmeden önce çantalarını girişte yığdılar.)
  13. The garbage truck came to pick up the pile of trash on the curb. (Çöp kamyonu, kaldırımdaki çöp yığınını almaya geldi.)
  14. The chef chopped a pile of vegetables for the soup. (Şef, çorba için bir yığın sebze doğradı.)
  15. She dug through the pile of clothes in the store to find her size. (Mağazadaki kıyafet yığınının içinde boyutunu bulmak için kazdı.)
  16. They piled stones to create a path in the garden. (Bahçede bir yol oluşturmak için taşları yığdılar.)
  17. He threw his dirty clothes into a pile in the laundry room. (Kirli kıyafetlerini çamaşır odasındaki yığının içine attı.)
  18. The store had a pile of boxes waiting to be unpacked. (Mağazanın açılmayı bekleyen bir yığın kutusu vardı.)
  1. The kids enjoyed jumping into the pile of leaves they had raked up. (Çocuklar, taramış oldukları yaprak yığınının içine atlamaktan keyif aldılar.)
  2. The construction workers had to remove a large pile of rubble before they could begin rebuilding. (İnşaat işçileri, yeniden inşa etmeye başlamadan önce büyük bir moloz yığınını kaldırmak zorunda kaldılar.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.