Phlegmatic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Phlegmatic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Phlegmatic Nedir?

Phlegmatic, duygusal olarak durgun, soğukkanlı, sakin ve yavaş hareket eden anlamına gelen bir sıfattır.

Örnek Cümleler:

1. John is a phlegmatic person, he never gets excited about anything. (John, soğukkanlı bir kişi, hiçbir şeyden heyecanlanmaz.)
2. She has a phlegmatic temperament, so she rarely loses her temper. (O, soğukkanlı bir karaktere sahip olduğu için nadiren sinirlenir.)
3. The phlegmatic cat sat on the windowsill, observing the world outside. (Soğukkanlı kedi, pencere kenarında oturdu ve dış dünyayı gözlemledi.)
4. His phlegmatic reaction to the news surprised everyone. (Haberlere verdiği soğukkanlı tepki herkesi şaşırttı.)
5. The phlegmatic pace of the tortoise eventually won the race. (Kaplumbağanın soğukkanlı hızı sonunda yarışı kazandı.)
6. She spoke in a phlegmatic tone, not showing any emotion. (O, herhangi bir duygu göstermeyen soğukkanlı bir tonla konuştu.)
7. His phlegmatic approach to problem-solving was effective in the long run. (Sorun çözme konusundaki soğukkanlı yaklaşımı uzun vadede etkiliydi.)
8. The phlegmatic atmosphere of the library was perfect for studying. (Kütüphanenin soğukkanlı atmosferi öğrenim için mükemmeldi.)
9. She remained phlegmatic in the face of criticism and continued with her work. (Eleştirilere karşı soğukkanlı kaldı ve çalışmalarına devam etti.)
10. His phlegmatic personality made him an excellent poker player. (Soğukkanlı kişiliği onu mükemmel bir poker oyuncusu yaptı.)
11. The phlegmatic horse refused to budge, no matter how hard the rider kicked. (Soğukkanlı at binici ne kadar sert tekme atsa da hareket etmeyi reddetti.)
12. His phlegmatic demeanor sometimes made it difficult to read his true feelings. (Bazen soğukkanlı tutumu gerçek duygularını okumayı zorlaştırdı.)
13. The phlegmatic response from the audience was disappointing for the performer. (Seyircilerin soğukkanlı tepkisi, performans için hayal kırıklığı yarattı.)
14. The phlegmatic weather made for a quiet day at the beach. (Soğukkanlı hava, plajda sessiz bir gün geçirmelerine neden oldu.)
15. His phlegmatic nature made him an ideal candidate for the stressful job. (Soğukkanlı doğası, stresli bir iş için ideal bir aday yaptı.)
16. She approached the situation with phlegmatic logic, rather than emotion. (O, duygudan ziyade soğukkanlı bir mantıkla duruma yaklaştı.)
17. The phlegmatic response of the team captain calmed the anxious players. (Takım kaptanının soğukkanlı tepkisi

, endişeli oyuncuları sakinleştirdi.)
18. Despite the chaos around her, she remained phlegmatic and focused on her task. (Etrafındaki kaosa rağmen, soğukkanlı kaldı ve görevine odaklandı.)

19. His phlegmatic demeanor often made him the voice of reason in heated debates. (Soğukkanlı tutumu, sıcak tartışmalarda genellikle mantıklı ses haline getirdi.)
20. The phlegmatic response of the police officer helped to diffuse the tense situation. (Polis memurunun soğukkanlı tepkisi, gergin durumu yatıştırmaya yardımcı oldu.)

(Türkçe karşılıklar kalın ve kırmızı renk ile yazılmıştır.)