Philanderer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Philanderer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Philanderer

Philanderer, Türkçe’de “çapkın” veya “kadın düşkünü” anlamına gelir. Bir kişinin sürekli olarak romantik ilişkileri olan ve cinsel olarak aktif olan bir kişi olarak tanımlanır. İşte, philanderer kelimesini İngilizce cümlelerde kullanarak örnekler:

  1. He was a philanderer who couldn’t resist the charm of every woman he met. (O, karşılaştığı her kadının cazibesine karşı koyamayan bir çapkındı.)
  2. She knew he was a philanderer, but she still fell for his smooth talk. (Onun bir kadın düşkünü olduğunu biliyordu, ama yine de onun tatlı sözlerine kapıldı.)
  3. His reputation as a philanderer preceded him wherever he went. (Nereye giderse gitsin, bir kadın düşkünü olarak ünü önünde gidiyordu.)
  4. The philanderer was always looking for his next conquest. (Çapkın her zaman bir sonraki fethini arıyordu.)
  5. His wife divorced him because he was a chronic philanderer. (Eşi, onun sürekli bir çapkın olması nedeniyle boşandı.)
  6. He’s not just a philanderer, he’s also a liar and a cheat. (O, sadece bir kadın düşkünü değil, aynı zamanda bir yalancı ve hilekar.)
  7. The philanderer thought he could juggle multiple relationships at once. (Çapkın, aynı anda birden fazla ilişki yürütebileceğini düşündü.)
  8. His philandering ways finally caught up with him and he lost everything. (Onun kadın düşkünlüğü sonunda ona yetişti ve her şeyini kaybetti.)
  9. The philanderer tried to apologize to all the women he had wronged. (Çapkın, haksızlık yaptığı tüm kadınlara özürlemeye çalıştı.)
  10. She had to put up with her philandering husband for years before finally leaving him. (Sonunda onu terk etmeden önce yıllarca kadın düşkünü kocasına katlanmak zorunda kaldı.)
  11. The philanderer always had a line ready for every woman he met. (Çapkın, karşılaştığı her kadın için her zaman bir lafı hazırdı.)
  12. His philandering behavior was a constant source of embarrassment for his family. (Onun kadın düşkünlüğü davranışı, ailesi için sürekli bir utanç kaynağıydı.)
  13. She finally realized that her philandering boyfriend would never change. (Sonunda, kadın düşkünü erkek arkadaşının asla değişmeyeceğini fark etti.)
  14. The philanderer tried to blame his behavior on his unhappy childhood. (Çapkın, davranışını mutsuz çocukluğuna bağlamaya çalıştı.)
  15. His philandering ways had caused him to lose many friends over the years. (Y

ılları boyunca kadın düşkünlüğü onun birçok arkadaşını kaybetmesine neden olmuştu.)
16. The philanderer was never satisfied with just one woman. (Çapkın, sadece bir kadınla asla tatmin olmazdı.)

  1. His philandering ways made it impossible for him to maintain a long-term relationship. (Onun kadın düşkünlüğü, uzun süreli bir ilişki sürdürmesini imkansız hale getirdi.)
  2. The philanderer thought he was being romantic, but he was really just being selfish. (Çapkın romantik olduğunu düşündü, ama gerçekte sadece bencil davranıyordu.)
  3. Her friends warned her about the philanderer, but she didn’t listen until it was too late. (Arkadaşları, çapkın hakkında onu uyardılar, ama iş işten geçene kadar dinlemedi.)
  4. The philanderer never realized the damage he was causing to the women he pursued. (Çapkın, takip ettiği kadınlara ne kadar zarar verdiğinin farkında değildi.)

(Çeviri kaynak: google çeviri)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.