Persuade İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Persuade İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Persuade Kelimesinin Anlamı:

Persuade, birisini fikrini, görüşünü veya davranışını değiştirmeye ikna etmek için kullanılan bir fiildir.

Örnek Cümleler:

  1. I will try to persuade my boss to give me a promotion. (Patronumu terfi almam için ikna etmeye çalışacağım.)
  2. She managed to persuade her parents to let her study abroad. (Ailesini yurtdışında okumasına izin vermeleri için ikna etmeyi başardı.)
  3. He is very good at persuading people to buy his products. (Ürünlerini satın almaları için insanları ikna etmek konusunda çok iyi.)
  4. I don’t think you can persuade him to change his mind about that. (Onu o konuda fikrini değiştirmeye ikna edemeyeceğini düşünüyorum.)
  5. She tried to persuade him to quit smoking, but he didn’t listen. (Sigarayı bırakması için onu ikna etmeye çalıştı, ama dinlemedi.)
  6. The salesman used a lot of techniques to persuade me to buy the car. (Satıcı, arabayı satın almam için beni ikna etmek için birçok teknik kullandı.)
  7. She was able to persuade him to come to the party with her. (Partiye onunla gelmesi için onu ikna etmeyi başardı.)
  8. We need to persuade more people to support our cause. (Nedenimize destek olmaları için daha fazla insanı ikna etmemiz gerekiyor.)
  9. He was not easily persuaded to change his opinion. (Fikrini değiştirmeye kolay ikna edilmedi.)
  10. She was very persuasive in her argument. (Argümanında çok ikna ediciydi.)
  11. I hope I can persuade my friends to come with me to the concert. (Arkadaşlarımı benimle konsere gelmeye ikna edebilirim umarım.)
  12. The speaker used emotional appeals to persuade the audience. (Konuşmacı, izleyicileri ikna etmek için duygusal yaklaşımlar kullandı.)
  13. It is important to be able to persuade people in business. (İş dünyasında insanları ikna edebilmek önemlidir.)
  14. He tried to persuade her to take the job, but she declined. (İşe başlaması için onu ikna etmeye çalıştı, ama o reddetti.)
  15. The politician used his charisma to persuade the voters. (Politikacı, seçmenleri ikna etmek için karizmasını kullandı.)
  16. She was able to persuade him to apologize for his behavior. (Davranışı için özür dilemesi için onu ikna etmeyi başardı.)
  17. The teacher used examples to persuade the students to understand the lesson. (Öğretmen, öğrencilerin derse anlamasını sağlamak için örnekler kullandı.)
  18. It’s hard to persuade someone who has already made up their mind. (Fikrini değiştirmiş birini ikna etmek

zordur.)
19. She used logic and reason to persuade him to see things her way. (Onu kendi bakış açısını görmesi için ikna etmek için mantık ve neden kullanmıştı.)

  1. The company’s marketing team is skilled at persuading customers to buy their products. (Şirketin pazarlama ekibi, müşterileri ürünlerini satın almaya ikna etmek konusunda yeteneklidir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.