Penury İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Penury İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Penury Nedir?


Penury, Türkçe karşılığı “fakirlik” olan bir İngilizce kelime olarak kullanılmaktadır. Penury, yoksulluk, sefalet veya yoksunluk anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:


1. Despite working two jobs, he still struggled with penury. (İki işte çalışmasına rağmen hala fakirlikle mücadele etti.)
2. The penury in this town is evident from the number of homeless people on the streets. (Bu kasabadaki fakirlik, sokaklarda yaşayan evsiz insanların sayısından açıkça görülmektedir.)
3. Many families in this area live in penury due to lack of employment opportunities. (Bu bölgede birçok aile, iş imkanlarının olmaması nedeniyle fakirlik içinde yaşamaktadır.)
4. The charity organization was founded to help alleviate penury in the local community. (Hayır kurumu, yerel toplumda fakirliği hafifletmek için kuruldu.)
5. The author’s depiction of penury in his novel was very vivid and moving. (Yazarın romanındaki fakirliğin tasviri çok canlı ve dokunaklıydı.)
6. The government’s policies have failed to address the issue of penury in the country. (Hükümetin politikaları, ülkedeki fakirlik sorununu çözmekte başarısız olmuştur.)
7. The economic recession led to widespread penury across the country. (Ekonomik durgunluk, ülke genelinde yaygın fakirliğe neden oldu.)
8. The film portrays the harsh reality of penury and its effects on individuals and families. (Film, fakirliğin sert gerçekliğini ve bireyler ve aileler üzerindeki etkilerini tasvir ediyor.)
9. The local food bank provides assistance to those suffering from penury in the community. (Yerel gıda bankası, topluluktaki fakirlikten muzdarip olanlara yardım sağlar.)
10. The novel’s protagonist had to endure years of penury before achieving success. (Romanın kahramanı, başarıya ulaşmadan önce yıllarca fakirlikle mücadele etmek zorunda kaldı.)
11. Penury often leads to malnutrition and poor health outcomes. (Fakirlik sıklıkla yetersiz beslenme ve kötü sağlık sonuçlarına neden olur.)
12. The government should focus on creating job opportunities to help reduce penury in the country. (Hükümet, ülkedeki fakirliği azaltmaya yardımcı olmak için iş imkanları yaratmaya odaklanmalıdır.)
13. The pandemic has exacerbated penury and poverty rates in many countries. (Pandemi, birçok ülkede fakirlik ve yoksulluk oranlarını daha da kötüleştirdi.)
14. The documentary shed light on the extent of penury and homelessness in the city. (Belgesel, şehirdeki fak

  1. The government’s austerity measures have only deepened the levels of penury in the country. (Hükümetin tasarruf önlemleri, ülkedeki fakirlik düzeylerini sadece derinleştirdi.)
  2. The charity organization provides food and shelter to those living in penury. (Hayır kurumu, fakirlik içinde yaşayanlara yiyecek ve barınak sağlar.)
  3. The high cost of living in the city often leads to penury for low-income families. (Şehirdeki yüksek yaşam maliyeti, düşük gelirli aileler için sıklıkla fakirliğe neden olur.)
  4. The playwright’s work often deals with themes of penury and social injustice. (Oyun yazarının çalışmaları sıklıkla fakirlik ve sosyal adaletsizlik temalarını ele alır.)
  5. The government should invest in education and vocational training to help reduce penury in the long-term. (Hükümet, uzun vadede fakirliği azaltmaya yardımcı olmak için eğitim ve mesleki eğitime yatırım yapmalıdır.)
  6. The impact of penury on mental health is often overlooked and needs to be addressed. (Fakirliğin ruh sağlığı üzerindeki etkisi sıklıkla göz ardı edilir ve ele alınması gerekmektedir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.