Penniless İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Penniless İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Anlamı: “Penniless”, tamamen parasız anlamına gelir. Bir kişinin veya kurumun hiç parası yoksa kullanılır.
- She was penniless and had nowhere to go. (O, tamamen parasızdı ve gidecek hiçbir yeri yoktu.)
- The penniless man asked for some change. (Tamamen parasız olan adamdan biraz bozuk para istendi.)
- After the stock market crash, many investors were left penniless. (Hisse senedi piyasasının çökmesinden sonra birçok yatırımcı parasız kaldı.)
- The charity helped to provide shelter and food for the penniless. (Hayırseverlik parasız olanlar için barınak ve yiyecek sağlamaya yardımcı oldu.)
- He became penniless after gambling away all his money. (Tüm parasını kumar oynayarak kaybettiğinde parasız hale geldi.)
- The penniless family struggled to make ends meet. (Parası olmayan aile, geçimlerini sağlamakta zorlandı.)
- She had to sell her possessions when she became penniless. (O, parasız olduğunda eşyalarını satmak zorunda kaldı.)
- The penniless traveler slept on the streets. (Parası olmayan gezgin sokaklarda uyudu.)
- He went from being wealthy to penniless in a matter of months. (O, birkaç ay içinde zengin olmaktan parasız hale geldi.)
- The penniless musician played for tips on the street. (Parası olmayan müzisyen sokakta bahşiş için çaldı.)
- The penniless farmer struggled to pay his bills. (Parası olmayan çiftçi faturalarını ödemekte zorlandı.)
- The penniless student relied on scholarships to pay for college. (Parası olmayan öğrenci kolej için burslara güveniyordu.)
- The penniless couple couldn’t afford a fancy wedding. (Parası olmayan çift lüks bir düğün yapamadı.)
- The penniless actor struggled to make ends meet between auditions. (Parası olmayan oyuncu, seçmeler arasında geçimini sağlamakta zor
landı.)
- The penniless artist sold their paintings on the street. (Parası olmayan sanatçı resimlerini sokakta sattı.)
- The penniless immigrant struggled to find work in a new country. (Parası olmayan göçmen, yeni bir ülkede iş bulmakta zorlandı.)
- The penniless family relied on food banks to feed their children. (Parası olmayan aile, çocuklarını beslemek için gıda bankalarına güvendi.)
- The penniless writer lived in a small apartment and wrote all day. (Parası olmayan yazar küçük bir dairede yaşadı ve tüm gün yazdı.)
- The penniless widow struggled to pay for her husband’s funeral. (Parası olmayan dul kocasının cenazesini ödemekte zorlandı.)
- The penniless graduate had to move back in with their parents. (Parası olmayan mezun, tekrar ebeveynleriyle yaşamak zorunda kaldı.)
- The penniless entrepreneur started their business with no capital. (Parası olmayan girişimci işletmesini hiçbir sermaye olmadan başlattı.)
Hemen Yorum Yaz